“Dilde, fikirde, iş’te birlik” sözünü İsmail Gaspıralı söyleyeli 100 yıldan fazla oldu. Bu yaklaşımın ne kadar önemli ve geçerli olduğunu her fırsatta tecrübe ediyoruz. Ama ne yazık ki gerekli dersleri çıkarmıyoruz. Aşı konusunda da yaşadığımız benzer bir süreç var.
Öyle ki; Kazakistan kendi COVID-19 aşısını, QazVac’ı üretmeyi başaran sayılı ülkelerden biri oldu. İlk 50 Bin dozun dağıtımını tamamladı ve yıl sonu itibariyle 500 bin doz üretilmesi planlanıyor. İnaktif (ölü) özelliğe sahip aşının yanı sıra şu an Kazakistan canlı aşı üretimi üzerinde çalışan birkaç ülkeden biri. Kazakistan aslında grip aşısı üretiminde de öncü ülkelerden.
Bu başarıda iki sebep öne çıkıyor. Birincisi ülkenin salgın hastalıklar ve biyoteknoloji konusunda uzun yıllara dayanan birikimi, ikincisi de devletin tek çatı altında yürüyen Biyoloji Araştırma Enstitüsüne olan muazzam desteği. İlk çalışmalar 16 Kasım 2020 tarihinde Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım-Jomart Tokayev’in talimatıyla başlatılmış.
Aşının üçüncü aşamanın %50’si 15 Nisan 2021 tamamlanmış. %100 olarak 9 Temmuz 2021 tarihinde tamamlanması planlanmış. Bu son aşamanın ön sonuçlarında herhangi bir olumsuz etki kaydedilmediği için Dünya Sağlık Örgütü’ne belgeler gönderilmiş. 29 Nisan itibarıyla 9 binin üzerinde kişiye aşı yapılmış. Hatta sınırlar kapanınca deney maymunu temin etmekte sıkıntı çekilmiş ve Tarım Bakanlığı Rusya’dan 7 deney maymunu satın almış.
Ülkenin Biyolojik Araştırma Enstitüsü Müdürü Künsulu Zakarya, Kazakistan’ın aşısının klinik araştırmaların ilk aşamasında %100, ikinci aşamasında ise %96 etkinliğe sahip olduğunu söyledi. Zakarya bu süreçte ilginç bir şey daha tespit ettiklerini aktarıyor. “Yaklaşık 10 yıldır hamile kalamayan kadınlar, aşıdan sonra hamile kaldılar. Hamile kalanları deneyden çıkarttık. Tesadüfen gelişen bu olay bize aşının güvenli olduğuna dair kanıt sağlamış oldu.” Zakarya ayrıca 1.5 yıla kadar canlı aşıyı üreteceklerini iddia ediyor.
Şu anda, Kazakistan’daki nüfus hem Sputnik V hem de QazCovid-in ile aşılanmakta. Egemen Kazakistan Gazetesine konuşan Zakarya, “QazVac neden Sputnik-V aşısından daha geç üretildi?” sorusuna da şu şekilde cevap veriyor: “Gecikmemiz, bazılarının düşündüğü gibi bilim insanlarımızın potansiyelinden kaynaklanmıyordu. Rusya’da koronavirüs ile enfekte olan hastalar Ocak 2020’de kaydedildi. Kazakistan’da ise bu durum 2020 Mart ayını buldu. İlk patolojik materyal bize sadece 23 Mart 2020 tarihinde teslim edildi. Bu yüzden 2,5 ay geciktik.”
Böyle bakıldığında Kazak aşısına yönelik eleştiriler Sputnik için de yapılıyordu. Ancak Şubat başında, bir uluslararası otorite haline gelen Lancet Dergisi, Sputnik aşısının etkinliğinin %91 olduğunu gösteren bir çalışmayı yayınladı. Kazakistan’da bu çalışmasının inceleme sürecinde olduğunu belirtiyor.
2 ila 8 ° C arasındaki sıcaklıklarda depolanabilen aşının Dünya Sağlık Örgütü tarafından onay süreci devam ediyor. Zira 9 Temmuz tarihinde tamamlanacağı duyurulan Faz-3 çalışmasının bilimsel sonuçlarının tümüyle açıklanması ve üretim tesisleri için asgari koşulların yerine getirilmesi gerekiyor. Bu aşamalar da tamamlandığında nüfusun tümü yerli aşıyla aşılanacağı gibi başka ülkelere de satışı mümkün hale gelecek.
Bir diğer gelişme, Şubat ayında başlayan görüşmeler neticesinde QazVac aşısının dolum kısmının Türkiye’de bir firma tarafından yapılması kararlaştırıldı. İlgili firmanın başvurusu şu an Kazakistan Sağlık Bakanlığı’nda son aşamada.
Bu güzel gelişme konunun bir başka boyutunu hatırlamamızı ve ibretle ders çıkarmamızı salık veriyor.
28 Nisan 2020’de Türk Konseyi çatısı altında Sağlık Bakanları toplantısı gerçekleşmişti. Bu toplantıda salgınla mücadelede tedarik zinciri grubu oluşturulmasının yanı sıra ortak aşı çalışmaları yapılmasında mutabık kalınmıştı. Maalesef henüz başarılamadı.
Anlaşılan o ki Kazakistan zamanı, insan kaynağını iyi kullanması ve güçlü devlet desteği ile aşının üretiminde hazır hale geldi. Fakat üretim boyutunda yeterli imkanlara sahip değil. Bunu Türkiye rahatlıkla karşılayabilir durumda.
Daha önce de defalarca yazdım ve konuştum. Türk Dünyası bu alanda ortak merkezini kurarak tüm imkanlarını bir araya getirmelidir.
O halde şu önemli soru hepimizi düşündürmeli: Neden bu güç birliği daha önce yapılmadı ve Türk Dünyası kendi aşısını üretemedi?
HABER TÜRK Kürşad ZORLU 07.05.2021