Büyük bir Yarış ya da Yıkıcı Bir Dönüşümün İçindeyiz
İnsanoğlunun tekerleği icadı ile tarihin büyük çağlarından biri daha başlatılmış, ulaşım ve taşıma ihtiyacı için türlü türlü arabaların yapılabilmesinin de önü açılmış oluyordu.
Araba ihtiyacı ya da tutkusu, Mısırlıların ve Hititlerin stratejik savaş aracı olarak kullanmasıyla da önemini tarihi kayıtlarda gözler önüne seriyordu. Romalıların daha sağlam ve tasarım dolu yol yapma sanatı ile ulaşım (altyapı) mühendisliğini ve yeni iş ve ticaret modellerini de beraberinde getirmek durumundaydı artık… tıpkı bugün olduğu gibi.
Köylülerden askerlere pek çok ihtiyaç sahibi için en önemli iş görme aracı olarak karşımıza çıkan tekerlekli arabalar bugünlerde yeniden bir devrim yaşıyor ve yaşatıyor. Buhar basıncının mekanik enerjiye dönüştürülmesi ile başlayan sanayi devriminin daha başlarında; buhar gücüyle çalışan arabalar denenmiş ancak çok hantal, gürültülü ve pahalı olmaları sebebiyle yagınlaşmamıştır.1880’li yıllarda Almanların içten yanmalı motorların arabalara takılmasını bulup patentlemeleri ile bugünkü arabalarımızın çağı başlamış oldu. Böylelikle “anaçatı (mainframe)” dev bilgisayarların ardından masaüstü “(PC) personel bilgisayarları”na benzer bir tabana yayılımın önü açılmış oluyordu.
O günden beri 150 yılı bulan motorlu araba tarihi boyunca çok büyük gelişmeler sağlanmış insanoğlunun ihtiyacını veya statüsünü temsil eden pek çok ürün ortaya konmuştur. Ülkeler büyüklüklerini araba satış miktarları ve güçlerini araba üretim miktarları ile simgeler hale gelmişlerdir. İlk zamanlarda pek çok güç kaynağı, özellikle benzin ve elektrik motorları ile araçlar yapılıyor ve satılıyor durumda iken; Amerika’daki petrol çılgınlığı, 1900’lü yıllarda yaygın olarak kullanılan elektrik motorlu araçların ölümüne sebep olup ortadan kaldırmışlar (1930’lar).
70’li yılların ortalarında petrol krizi ile elektrikli araçlara tekrar dönsek mi diye sorgulamalar başlamış, ancak çalışmalar ticari başarıya dönüşememiştir. Özellikle çevre kirliliği konusundaki bilincin attığı 80’li yıllarda otoriteler araba imalatçılarını daha çevreci araçlarla yönlendirme konusunda baskıları arttırmış, ancak büyük enerji devleri içten yanmalı motorlardan tamamen elektrikli motora geçiş projelerine baltalamış bu dönüşümü yavaşlatmışlardır. Fakat atmosferdeki ozon tabakasındaki incelme ve delinmenin tüm insanların dikkatini çekmeye başladığı 2000’li yıllarda, yenilenebilir enerjiler ve çok büyük atmosfer kirleticilerinden olan işten yanmalı motorlar dünyanın gündemine tekrar oturmuştur.
Dizel ve benzinli arabaların egzoz çıktılarındaki zararlı gazların miktarını azaltma yönündeki baskılar; otomotiv şirketlerinin işten yanmalı motorlara çok büyük ArGe yatırımları yapmasına sebep olmuştur. Maalesef egzoz emisyonu düşürme konusuna saplanıp kalan otomotiv sektörü, yeni girişimcileri ve devrimcileri biraz geç fark etmiştir. Yeni girişimcilerden özellikle Tesla ve Çin otomotiv sektörü Avrupa ve Amerika’daki işten yanmalı motorlu arabalarla yarışa girmek yerine, yepyeni bir alan açmaya başlamışlardır. 2010’lu yıllardan itibaren devletlerin çevreci araçlara sübvansiyonu ve birçok kullanıcının çevre bilinci sebebiyle elektrikli araçlar yaklaşık 100 yıl sonra tekrar yarışa girmiştir.
Bu sefer kalıcı bir dönüşüm sürecine girmiş bulunuyoruz.
80’li yıllarda başlayan bilgisayarları küçültme yarışıyla ortaya çıkan masaüstü ve laptop çözümleri yarışın hızlanması ile cebimize kadar girmiş, akıllı tablet ve telefonlarla sürekli yanımızda taşınacak halde; tüm iş ve eğlence süreçlerimize yayılmış bulunmaktadır.
90’lı yılların sonuna doğru internet 2000’li yıllarda cihazların birbirleriyle haberleşmeye başlaması 2010’lu yıllarda çok yüksek kapasiteli verilerin türetilmesi ve çok geniş bantta veri aktarımı imkanları 2020’de yapay zekaları tekrar gündemimize taşımışlardır.
Yarı iletkenlerin ve transistorların icadı ile başlayan, bilgiyi daha hızlı işleyen ve depolayan bilgisayarların önünü açmıştı. Bunların birbiriyle haberleşme ve devasa boyutta veri üreten bunları çok hızlı hatta sürekli öğrenerek analiz etmesi ne yorum yapabilmesi ve bunları ışık hızında yani bir saniyede aya gidecek hızla yapabilmesi otomatikleşmesi hatta tüm hareketlik yani mobilite dünyasını kasıp kavuruyor. Yepyeni bakış açıları senaryolar ve oyuncular çıkarıyor
Bu arada yeni nesil arabalar; ilk elektrikli araçların ana bileşenleri pil (akü, batarya), kablo, -demir, bakır ve mıknatıstan oluşan- elektrik motorundan çok daha öte ürünler haline gelmeye adeta yürüyen bilgisayarlara dönüşmeye başlamıştı. Her ne kadar pil ve motor paha da ve yükte ağır olsa da bilim, know-how, patentler ve üstünlük elektronik kartlar ve üzerlerindeki yazılımların eline geçmeye başlamıştı.
Eh artık bunlara da “Elektronik Arabalar” demek gerekiyordu.
Bugünün araçları da milyonlarca transistordan oluşan binlerce entegre devreye ve onların üzerinde ışık hızında koşan yazılımlara teslim edilmeye başlanmış. Temeli 0-1 “Var Yok” olan ikili sayı düzeninin dayanılmaz cazibesini ifade eden, 2020 yıllarının ana trendi “dijital sistemlerin” araçlara bulaşması hatta tümünü ele geçirmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.
Sadece veri alıp, işleyip, kumanda sinyaline çevirmesinin ötesinde bir kavram olan dijital dönüşüm; bizim tutkumuz olan araçlara da “dijital araçlar” dememize sebep olacak gibi görünüyor.
Saffet ÇAKMAK