2012’de bir grup akademisyenle açılan kodlama- robotik teknoloji eğitimi veren Bilişim Garajı kanalıyla binlerce anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisine yönelik içerik sağlayan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selçuk Özdemir, uzun yıllardır kodlama üzerine çalışmalar yapıyor. Prof. Dr. Özdemir, “Kodlama artık sadece belli bir mesleği icra edenlerin sahip olması gereken teknik bir beceri değil, tüm çocuklara verilmesi gereken temel bir beceridir” diyor. Prof. Dr. Özdemir, “Türkiye en kısa zamanda bu sınav prangasından kurtulmazsa, bu dönemin ‘matbaası’nı da ıskalayacağız ve bu ıskalama çocuklarımıza çok pahalıya patlayacak” diyerek, pahalı robotik setlerin çok gerekli olmadığını, hatta sadece yarışmalarda kullanılan bu setlerin ders malzemesi olarak pazarlanıp, en kısa zamanda depolara kaldırıldığını söylüyor. Prof. Dr. Özdemir ile bilişim ve eğitim dünyasını konuştuk:
Kodlama niye gerekiyor?
İnsanları,hayvanlardan ayıran en büyük özelliği düşünmesi değil, “düşündüğünü yapabilmesidir”. Bilgisayar ve benzeri bilişim araçlarına ne yapmaları gerektiğini söyleme becerisi olan “kodlama”, tarihteki en etkili, en hızlı, en ucuz, en yaygın “düşündüklerini yapma” imkanı veren araçtır. Kodlama artık sadece belli bir mesleği icra eden kişilerin sahip olması gereken teknik bir beceri değil, tüm çocuklara okuma-yazma, matematik dört işlem gibi mümkün olduğunca erken yıllardan itibaren adım adım verilmesi gereken bir temel beceridir. Kodlama becerisi, çocukların hayal edecekleri akıllı şeyleri özellikle matematik ve fen derslerinde edindikleri kuramsal bilgiyle harmanlayarak ete-kemiğe büründürebilecekleri yeni çağın üretim aracıdır.
Her okul bu eğitimi verebilir mi?
Ben STEM yerine 3 yıldır bana ait olan “asimetrik eğitim” kavramını kullanmayı tercih ediyorum. Asimetrik eğitim dediğimiz aslında zaten bugün okullarda ayrı ayrı verilmekte olan farklı disiplinlere ait bilgi ve becerileri çocukların bir sorunu çözmek üzere araçsallaştırmasıdır. Gerçek hayatta aynı soruna bakan farklı kişiler farklı çözümler ve çözümlerine onları götürecek farklı araç, bilgi ve beceriler düşünürler. Diğer yandan, son 250 yıldır insanlık aynı soruna aynı çözümü aynı araçlarla düşünmek üzere eğitildi. İşte, eğitim paradigmasının kırılmaya başladığı nokta burası. Artık çocuklar sadece öğretmenlerinin gösterdiği araç ve bilgiyi kullanmak yerine internette gördükleri farklı araç ve bilgiyi yaratıcılıkları ile harmanlayarak bir şeyler yapmak istiyorlar.
Fiziki ortamlar yeterli mi?
Bu açıdan bakıldığında STEM’i okullarda uygulamak hem çok kolay hem çok zor. Kesinlikle çok para harcamak gerekmiyor. Farklı disiplinlerden öğretmenlerin biraraya gelerek çeşitli üst seviye düşünme ve çalışma gerektiren sorunlar ve problem durumları planlaması yapması sürecin kalitesini artırır. Ayrıca, okullarda öğrencilerin kendilerince ihtiyaç duyacakları farklı alanlardan beslenerek çözüm geliştirmeleri için “yapma” eylemi içinde bulunabileceği uygulama saatlerine ve alanlara ihtiyaç var. Örneğin tek başına yaşayan yaşlı anneanneleri için akıllı bir ev prototipi geliştirmelerini isteyeceğiniz çocukların bazıları evin işlevsel özelliklerine, bir kısmı estetik özelliklerine bir kısmı ise ergonomik özelliklerine ağırlık verecek. Farklı öğrenciler, bu süreçte bilişiminden matematiğe, fene ve hatta belki de din öğretmenine kadar farklı branş öğretmenlerine farklı ağırlıkta ihtiyaç duyacaklar. Veliler bizden sınava hazırlık için bolca soru çözmemizi istiyor dediklerini” duyar gibiyim. Türkiye en kısa zamanda bu “sınav prangasından” kurtulmazsa, bu dönemin “matbaası”nı da ıskalayacağız ve bu ıskalama çocuklarımıza çok pahalıya patlayacak.
Devlet okullarında bu imkanlar var mı?
Bu yepyeni eğitim anlayışına geçiş konusunda tüm dünya ülkelerinde okulların fiziki altyapı eksikliği ve sıkıntısı var, bize özel bir durum değil. Klasik sınıf düzeninden, öğrencilerin daha rahat hareket edecekleri, malzemelerini yerleştirip üzerinde oynayabilecekleri masaların ve her türlü çalışmalarını koruyabilecekleri dolapların olduğu, her öğrenciye bir tane olmasa da belli sayıda internete bağlı bilgisayarın olduğu bir ortam çok iyi olur. Pahalı robotik setler olmaması gereken şeylerin başında geliyor. Ne yazık ki diğer ülkelerde az sayıda öğrencinin sadece yarışmalarda kullanılan pahalı robotik setler ülkemizde ders malzemesi olarak pazarlanıyor ve eğitim kurumları bunları alabiliyorlar ama kısa zamanda depolara kaldırılan bu tür malzemeler kullanılmıyor bile. Ülkemizde devlette ve özelde bu tür imkanları olan eğitim kurumu sayısı hızla artmakla beraber daha alınması gereken uzun bir yol var.
Eğitimin heyecan verici alanı AR-GE olacak
Son yıllarda ülkemizde bilişim teknolojilerine uyuşturucu veya sigara gibi mücadele edilmesi gereken zararlı bir şey muamelesi yapılmaya başlayınca önce ‘Çocuklar İçin Kodlama’ ile başlayan bir kitap serisi çıkardım ve “Download Toplumundan Upload Toplumuna” sloganıyla alanında en etkili uzaktan eğitim platformu olan Bilişim Garajı’nı 2013’te Zerrin Topal ile kurdum. Bilişim Garajı, Ağrı’dan Adıyaman’a, Batman’dan İstanbul’a 72 ilde onbinlerce ilk, orta ve lise öğrencisine 24 saat hizmet veren 25 bin sayfalık video, animasyon, grafik ve metinden oluşan içeriğiyle bir gencin kendi kendine adım adım kodlama, 3D tasarım ve elektronik devre tasarım öğrenebileceği bir sanal okul haline geldi. En basitinden en ileri seviyesine onlarca farklı teknolojinin eğitimini ülkenin her yerine aynı kalitede ulaştırabiliyoruz. İçeriğimiz yüzde yüz yerli. Dünyada başka 16 yaş altına hitap eden bu kadar zengin bir online teknoloji eğitim platformu bulamazsınız. 50 kişinin istihdam edildiği Gazi Üniversitesi Teknopark’ta kurulu Ar-Ge firmamızla ülkemize eğitimin de Ar-Ge’si olabileceğini ispatlama şansımız oldu. Eğitim önümüzdeki 50 yıl boyunca en heyecan verici Ar-Ge alanı olacak!
Eğitim sistemi sanat, inovasyon ve felsefeyi yok sayıyor
Türk eğitim sistemi ne yazık ki öğrenmenin çekirdek bileşenleri olan inovasyon, sanat ve felsefeyi yok sayıyor. Neredeyse ölü durumdaki 16 yaş altı inovasyon ve bilişim eğitimi alanında 6 yıllık Bilişim Garajı online eğitim platformu tecrübesi ise bize gösterdi ki kaliteli içerik ve hizmet öğrenci, öğretmen, okul yöneticisi ve velilerin farkındalığını artırıp, eksikliği giderme çabası göstermelerini sağlıyor. Bu tecrübenin getirdiği özgüvenle sanat eğitimini de online olarak verebileceğimizi, çocuklarımızda sanatın getirdiği estetik farkındalığı geliştirebileceğimizi hissettik. Alanında ülkemizin en başarılı ve uluslararası tanınırlığı olan sanatçılarla olan görüşmeler de bize bu hissiyatımızın doğru olduğu yönünde cesaret verdi. Karakalem, perspektif, kaligrafi, tezhip, kolaj, sanatsal makyaj, taş boyama, zentangle, pointilism, origami ve modüler origami gibi görsel sanatlar alanlarında video çekimleri
Kimdir?
Lisans eğitimini ODTÜ Yabancı Diller Eğitimi Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini ise ODTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü’nde alan Prof. Dr. Selçuk Özdemir, doktora eğitimini Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Öğretim Teknolojileri alanında tamamladı. Yaklaşık 32 yıldır farklı platformlarda yazılım geliştirme tecrübesi var. 8 yıl önce yeni nesillerin bilişimle üretim becerisi kazanması için ODTÜ yayıncılıktan çocuklar için kodlama ile başlayan alanında bir ilk olan kitap serisi çıkardı. Son 6 yıldır Gazi Üniversitesi Teknopark’ta kurduğu eğitim Ar-Ge firması çatısı altında 5 yaş ve üzeri nesillere internet üzerinden bilişimle üretim ve sanat eğitimi sağlayan çalışmalar yapıyor. 72 ilde 150 bin öğrenciye ulaşan öğrenci sayısıyla alanının en büyük uzaktan eğitim platformu olan Bilişim Garajı ve Sanat Garajı diğer ülkelerin de dikkatini çekerek uluslararası bir ürün olma yolunda ilerliyor. Alanında dünyanın en saygın dergilerinde yayınlanan birçok makalesi ve ulusal-uluslararası yayınevlerince basılan kitap ve kitap bölümleri var. Evli ve 2 çocuk babası. Halen Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi’nde çalışıyor.
HÜRRİYET 20.10.2019