Türkiye savunma sanayi tarihinde önemli bir eşiğin geçildiği günleri yaşıyoruz. Ukrayna Devlet Başkanı Pyotr Poroşenko’nun Türkiye’den Bayraktar TB2’nin satın alınması konusunda anlaşma imzaladıklarını açıklaması bunun en güzel işareti. Bayraktar TB2 insansız hava araçlarının (İHA) uzun süren testler sonrası, havacılık endüstrisinde kaydetmiş olduğu başarıyla bilinen Ukrayna gibi bir ülkeye satışı bir kilometre taşıdır. Halihazırda, Antonov AN-225 MRIYA gibi dünyanın en büyük uçağını üreten Ukrayna’ya İHA ihraç etmek, Türkiye sanayisi için de bir kırılma noktasıdır, önemli bir başarıdır.
Teknoloji, havacılık ve savunma sanayinde ciddi başarılara imza atmış olan Ukrayna’da 400’den fazla hava aracı tasarım ofisinin bulunduğu düşünülürse, bu satışın değeri dahi iyi anlaşılacaktır. Ayrıca bu tarz ihracatları, satışları sadece maddi getirisiyle değerlendirmek doğru olmaz. Zira yıllara sari şekilde tedariki gereken sarf malzemesi, eğitimi, danışmanlığı ve her türlü işbirliğini de beraberinde getiren teknoloji platformunun satışı yapılıyor. Farklı alanlarda yüksek teknolojiye sahip olan bir ülkeyle de üst kategoride ilişki kuruluyor. Dolayısıyla iki ülkeye de karşılıklı faydalar sağlayacak, yeni fırsatlara kapı aralayacak bir işbirliği şeklinde görmek gerekir.
KALEBAYKAR’DAN 500 BİN DOLAR TEMİNAT
Öte yandan Bayraktar İHA’lar da Ukrayna’ya satış sürecine kolay gelmedi. Türk Silahlı Kuvvetler (TSK) envanterine ilk giren yerli, milli ve özgün hava araçları, Baykar Makine’nin tasarlayıp, geliştirip, milli imkanlarla ürettiği taktik sınıftaki bir İHA’ydı. Ama kendi ülkesinde ciddi anlamda üvey evlat muamelesi gördü. Üstelik proje ihaleyle kazanıldı, ama daha ilk vukuat veya engelleme ihale aşamasında yaşandı. Baykar Makine proje teklifiyle başarılı olmuş, 24 adetlik taktik İHA ihalesini kazanmıştı. Araya giren bir el, bunu 12’ye indirdi. Diğer 12’sini de ihaleyi kazanamayan şirkete, katapulttan İHA fırlatma şartıyla verdi. Fakat halen daha da ortada katapulltan fırlatılıp, paraşütle yere inecek bir İHA sistemi yok.
MİLLİ İHA’LAR NASIL ENGELLENDİ?
Baykar Makine Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar, ne tür engellemelerle karşılaştıklarının bir kısmına dikkat çekerek, bu yüzden projenin 4 yıl geciktiğini açıkladı. Fakat başka gariplikler de söz konusu. Mesela 12 adetlik İHA projesini üstlenen KaleBaykar’dan bir de yarım milyon dolar teminat istenmişti. Yani her türlü kriteri karşılayan, ihale yarışında İHA uçurup ipi göğüsleyen şirketin, proje için harcayacağı paranın bir kısmı da teminat olarak alındı. Buna rağmen KaleBaykar başarılı oldu. Fakat TSK içinden ve savunma sanayi bürokrasisinden, İHA’ların kabul aşamasında, ödemelerinde, faydalı yüklerin temininde, montajında, yer tahsisinde ve test uçuşlarında akla hayale gelmeyecek engellemeler çıkarıldı.
Örnek; İhale şartnamesinde, yer haberleşmesinde kullanılmak üzere iki telsiz markası zikredilmiş. Birisi Amerikan, diğeri Aselsan. Baykar Makine, TSK’nın da Aselsan kullanması, yerli ve milli olanı tercih etmiş. Ama kabul heyeti, ‘telsizler neden Amerikan değil’ diye uzun süre kabulü savsaklamıştı. Üstelik yer haberleşmesinde kullanılan telsizlerin, İHA projesiyle direkt bir alakası da yok. Yine Bayraktar İHA’nın ihale şartnamesindeki irtifayı karşılama çalışmasında, ‘Nereden bilelim o kadar yükseğe çıktığını?’ diyen bir kişinin kabul heyetinde olduğunu düşünün! Buna benzer bir çok engellemeye başından bu yana şahidim ve biliyorum.
Netice itibariyle Bayraktar İHA’lar yaklaşık 4 yıl gecikmeyle TSK envanterine girdi ve Türkiye’ye inanılmaz hizmetler sunmaya başladı. Şimdi bu gecikmede payı olanları hangi kelimelerle anmak gerekir, siz karar verin. Halen daha da TSK içinde veya dışında, bu tarz milli projeleri engelleme yolları arayanların olduğunu, farklı isimler adı altında yeni kurumlar oluşturarak, ‘önünü nasıl kesebiliriz’ hesabı yaptıklarını da söylemek mümkün.
PEKİ SAVUNMADA BUNLAR NEDEN OLUYOR?
Tüm bu sorunların temelinde tahmin edilen ve edilmeyen sebepler var. Savunma sanayinde doğru bir ilerleme modelinin olmaması, objektif kriterlerin oluşturulmaması, fırsat eşitliğinin sağlanamaması, karar verenler ile iş yapanların, yaptıranlar ile yapanların birbirine karışmış olması en önemli sorun.
Özel sektörün her türlü başarısının, daha az maliyetle, nitelikli ürün tedarik edebilme kabiliyetinin geri planda tutulması, kamu, yarı kamu ve Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) gibi şirketlerin ise devletten tarafından ciddi başarı kriterleri konmadan sürekli ön plan alınıp, desteklenmesi, ölçüsüz kaynak aktarılması sıkıntılardan birisi.
Diğer önemli problem ise savunma sanayinde hazır alımı seven, yurtdışıyla bu alanda girift ilişkileri olanların TSK içinde, savunma bürokrasisinde, devletin çeşitli kademelerinde oluşturdukları ekosistemle lobi faaliyetlerini sürdürmeleridir. İsrail’den alınan ve bazı kısıtlarla Türkiye’de kullanılmaya başlanan Heronların 10 adedi (tedarik ve lojistik) için 250 milyon dolar ödenmesine karşı, her şeyi ile bizim olan ve 12 adedi 47 milyon dolar olan Bayraktar TB2’leri kıyaslayın. Aracıların, komisyoncuların, nemalananların ve Türkiye’nin böyle kapasiteye ulaşmasını istemeyenlerin ele ele olduğu bir dünya söz konusu.
TUSAŞ/TAI’NİN ANKA HİKAYESİ…
Son yıllarda, 2015’te TSK’da operasyonel hizmete başlamasından bu yana, İHA denince akla sürekli olarak Bayraktar İHA’lar geliyor. Çünkü sahada onlar var. Önemli görevleri de onlar üstleniyor. Başarı onlarla geldi, gelmeye devam ediyor. Bayraktar İHA’lar Katar’a, Ukrayna’ya ihraç ediliyor. Ancak iki binli yıllar öncesinde ve hemen sonrasında ise İHA denince akla ANKA geliyordu, ama ortaya çıkması uzun zaman aldı. 16 Temmuz 2010’da ilk defa hangardan çıktı, sonra test aşaması, yaşanan bazı sorunlar, kuvvetlerin yeni görev tanımları derken TSK bünyesine girmesi uzun sürdü. Ekim 2013’te 10 adetlik seri üretim anlaşması imzalandı.
Türk Havacılık Ve Uzay Sanayi (TUSAŞ-TAI) Bayraktar İHA’nın bir üst sınıfında, Orta İrtifa Uzun Havada Kalışlı (MALE-Medium Altitude Long Endurance) İHA çalışmalarına çok daha önce, doksanlı yıllarda başladı. Çeşitli kaynaklardan yaptığım hesaplara göre araştırma, geliştirme dönemi dahil üretilip, teslim edilen ANKA’larla birlikte devletten 600 milyon dolar civarında bir kaynak kullanılmış. Şu an hangi yoğunlukta, ne gibi kriterleri karşılayarak kullanıldığı bilgim dahilinde değil. Halihazırda TSK’ya teslim edilen ANKAsayısı 16 adet. Baykar Makine ise 12 adet taktik sınıf Bayraktar İHA’yı yaklaşık 47 milyon dolara yerli, milli ve özgün olarak geliştirip, üretip teslim etti.
Dönemin Savunma Sanayi Müsteşarı (SSM) Murad Bayar, 2010’da ANKA’nın hangar çıkış töreninde şunları söylemişti;
‘Türkiye’de insansız hava araçları konusundaki çalışmaların dünyayla paralel şekilde 1990’lı yılların başında ele alınmaya başlandı. Bugün uçuş hazırlıklarına başlayacak olan ANKA insansız hava aracı sistemi ise kendi kategorisinde en iyi sistem olmayı hedefleyen ve uluslararası standartlara uygun olarak yaklaşık 107 milyon dolar bir bütçeyle tasarım ve geliştirmesi gerçekleştirilen ‘operatif’ seviye bir sistemdir.”
Bayraktar İHA’larla Türkiye’nin tanışmasını geciktiren isimlerden birinin de müsteşar Murad Bayar olduğu notunu düşeyim. Onun amacı galiba SSM’nin partneri pozisyonunda olan TAI’nin ANKA’sını korumak, onun için harcanan milyon dolarların konuşulmasının önüne geçmekti. Özel sektör için İHA ihalesi açan dönemin müsteşarı, yönetiminde kendi bürokratlarının da yer aldığı vakıf şirketlerine sipariş ettiği diğer projeleri her şeye rağmen korumaya kalkarsa oradan bir hayır çıkar mı? Nitekim bugün durum ortada. Umarım Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) geçmişteki bu durumdan ders çıkarır…
HABERTÜRK 13.01.2019