Yapay zeka, son yıllarda baş döndürücü bir hızla gelişirken, kamuoyu ‘endişeliler’ ve ‘umutlular’ olarak ikiye ayrılıyor. Peki, yapay zeka bize nasıl bir gelecek sunacak?
Yapay zeka, son yıllarda baş döndürücü bir hızla gelişirken, kamuoyu ‘endişeliler’ ve ‘umutlular’ olarak ikiye ayrılıyor. Peki, yapay zeka bize nasıl bir gelecek sunacak? Dünya, bu teknolojileri nasıl kullanıyor? Türkiye, yapay zeka alanında hangi noktada? Akademisyenler, profesyoneller ve girişimcilerle konuştuk…
İngiliz matematikçi Alan Turing’in ‘Makineler düşünebilir mi?’ sorusunu ilk kez ortaya atmasının üzerinden 59 yıl geçti. Bugün bilgisayarlar, satranç şampiyonunu yenebiliyor, bilgi yarışmalarına katılabiliyor, hatta hızlıca ilerleyip kapıları bile açabiliyorlar.
Uzmanlara göre, yapay zekadaki bu hızlı gelişimin en önemli nedeni, günümüzde eskisinden çok daha fazla veri bulunması. AA’ya konuşan ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Şeyda Ertekin, yapay zekayı şöyle tanımlıyor:
“Yapay zeka insana özgü hareketlerin ve davranışların, yazılımlar ve de algoritmalar tarafından, çevreden de öğrenerek, çevredeki veriyi kullanarak, çevreden de tecrübe edinerek ve çevreye adapte olarak taklit edilmesidir.”
Yapay zeka denilince pek çok insanın gözünde filmlerden de aşina olduğumuz robotlar canlanıyor. Ancak, onlar gündelik hayatımızın bir parçası haline gelmiş durumda. Dr. Şeyda Ertekin, “Her arama motorunu kullandığımızda ya da akıllı telefonlardaki sanal asistanları kullandığımızda yapay zekadan faydalanıyoruz.” diyor. Ertekin, yapay zekanın sağlık alanındaki kullanımına değinirken, “Medikal görüntülerden hastalık tanısı koymada yapay zeka algoritmalarının çok iyi çalışmakta olduğuna” dikkati çekiyor.
Ülkelerin ‘milli yapay zeka’ stratejileri
Yapay zeka, ülkeler arasında da ciddi bir rekabet alanı oluşturdu. ABD ve Çin, bu alana en çok yatırım yapan ülkelerin başında geliyor. Çin, 2030 yılına kadar dünyanın en büyük yapay zeka gücü olmayı hedeflediğini duyurdu. Bunun yanı sıra, Kanada başta olmak üzere çok sayıda ülke “milli yapay zeka stratejileri” açıkladı. Dr. Şeyda Ertekin, bu stratejilerin içeriğini şöyle özetliyor:
“Tüm bu stratejiler aslında birkaç konu üzerinde odaklanıyor. Bunlardan en önemlisi yapay zeka çalışmalarına ayrılan fonlar. Bu fonların artırılması. Ondan sonra, önemli olan bu yapay zeka teknolojilerini geliştirecek kişiler, insanlar. Bunların eğitilmesi, geliştirilmesi, ve üniversite-sanayi işbirlikleri, ülkeler arası işbirlikleri gibi konulara odaklanıcı stratejiler geliştiriliyor.”
Uzmanlar, Türkiye’de endüstride, kamuda ve girişimcilik alanında yapay zeka konusunda önemli bir farkındalık olduğunu belirtiyor. Ancak, bir ‘yapay zeka stratejisi’nin gerekliliğinin de altı çiziliyor. Profesyonelleri, akademisyenleri ve girişimcileri bir araya getiren gönüllülerden oluşan “Deep Learning Türkiye” bu gerekliliği gündeme getiren gruplardan biri. Grubun sözcülerinden Yasemin Ergin Yaşaroğlu, “Türkiye’deki bütün bu çalışmaların bir araya gelmesi ve bunların daha fazla fayda sağlayabilmesi, güzel bir şekilde ilerleyebilmesi için ülke olarak bir yapay zeka stratejisine ihtiyacımız var.” diyor.
Deep Learning Türkiye, yapay zeka alanında çalışanlar için eğitimler de düzenliyor. Yaşaroğlu, grubun faaliyetlerini şöyle özetliyor:
“Biz yapay zeka üzerine çalışan gönüllülerden oluşan bir topluluğuz. Topluluktaki üyelerimizin şirketlerinden, üniversitelerinden alamadıkları eğitimleri, online’da bir arada takip ediyoruz. Birlikte projeler yapıyoruz. Online ortamda bir araya gelerek mesafe engelini de ortadan kaldırıyoruz.”
Yerli ses asistanı geliyor
Türkiye’de “milli yapay zeka” projeleri üreten kurumlar da var. Turkcell, Türkçe konuşan yerli sanal asistanını çok yakında piyasaya sürmeye hazırlanıyor. AA’nın sorularını yanıtlayan Müşteri Deneyimi ve Bilgi Teknolojilerinden sorumlu Turkcell Genel Müdür Yardımcısı Serkan Öztürk, bu konuyla ilgili yoğun çalışmaların devam ettiğini söylüyor:
“İş ortaklarımızla beraber en önemli amaçlarımızdan bir tanesi, bize ait, Türkçe dilimize bütün hassasiyetleri içeren bir yerli ses asistanı hazırlayabilmek. Umuyorum yakın bir süre sonra, ilk demoları yapmaya başlayacağız. Bu konuda iş ortaklarımızla yoğun çalışmalarımız devam ediyor.
Biz artık kendimize dijital şirket diyoruz. Tabii ki bu alandaki iştahımız her geçen gün devam ediyor. Ve bu alanda yatırım yapmaya daha fazla devam edeceğiz.”
Türk mühendislerin ödüllü projesi
Yapay zeka alanında genç mühendislerin girişimleri de dikkat çekiyor. 4 yıl çalıştığı özel sektörden, kendi projesini hayata geçirmek için ayrılan 28 yaşındaki Sercan Esen onlardan biri. İki genç girişimci, İTÜ Teknokent’te yer alan ‘İTÜ Çekirdek’in bünyesinde, ‘Intenseye‘ isimli ödüllü bir proje geliştirdi. Türkiye’de bir ilki gerçekleştiren bu uygulama ile, video kayıtlarından, yaş, cinsiyet ve duygu analizi yapılabiliyor.
Sercan Esen, uygulamanın, müşteri analizi yapmak için mağazalar tarafından kullanılabildiğini ve bunun da dünyada örnekleri olduğunu söylüyor. Esen, şöyle devam ediyor:
“Intenseye aslında manuel yapılan, insanların gözlem yoluyla ya da anketlerle, ara ara yaptığı yöntemleri günlük hayatta otomatize etmeye ve bunun yerini almaya yarayan bir yapay zeka platformu.”
Esen, uygulamanın farklı alanlarda kullanılabileceğini söylüyor, ve ekliyor: “Örneğin, üretim tesislerinde, işletmeler çalışanlarının duygu durumlarını bu uygulama ile analiz edebiliyor. Bir aletin başında çalışırken ne kadar yorgun ve stresli olduğunu anlayıp, o çalışana müdahale edip olabilecek kazaları önleyebiliyorlar.”
Nasıl bir gelecek?
Yapay zeka, gündelik hayatımızın pek çok alanına sirayet etmiş durumda. Örneğin, ABD’de Iowa Üniversitesi‘nde kullanılan bir yapay zeka teknolojisi, şeker hastalığından kaynaklanabilecek körlükleri önceden teşhis edip önleyebiliyor. Yapay zekanın sağlık alanında kullanımının bunun gibi çok sayıda pozitif örneği bulunuyor.
Ancak, konunun başka handikapları da bulunuyor. Kişisel verilerin, ticari ve siyasi amaçlarla kullanılması ve mahremiyetin ihlali bu handikaplardan biri. Geçtiğimiz Mart ayında, ABD’nin Arizona eyaletinde, Uber‘in sürücüsüz aracının bir yayanın ölümüne neden olması da yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Uzmanlar, yapay zekanın bize nasıl bir gelecek sunacağıyla ilgili farklı görüşlere sahip. Ünlü Fizikçi Stephen Hawking, “yapay zeka insanlığın sonunu getirebilir.” derken, Yazar Yuval Noah Harari, “yapay zekayı cennet ya da cehennem yaratmak için kullanmak bize bağlı.” diyor. Girişimci Elon Musk ise, gelecekte robotların insanlardan daha iyi yapamadığı çok az iş olacağını savunuyor.
Amerika merkezli danışmanlık şirketi McKinsey de 2017 tarihli raporunda iş dünyasında yaşanacak dönüşüme dikkat çekiyor ve robotların 2030 yılında kadar 400 ila 800 milyon arasında kişiyi işsiz bırakacağını öne sürüyor.
“Biz yapay zeka araştırmacıları olarak, insanlar ve makinaların beraber çalışabileceği sistemler hayal ediyoruz.” diyen ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Şeyda Ertekin, şu öngörüde bulunuyor:
“Tamamıyla bir endüstriyel devrim yaşamaktayız. Fakat bu demek değildir ki tamamen insanların yerini almak için sistemler yaratılıyor. İnsan faktörünün hiçbir zaman ortadan kaldırılmayacağına inanıyorum. Bizim amacımız zaten yapay zeka algoritmalarıyla, insanların yerini alan sistemler yaratmak değil, fakat insanların kabiliyetlerini artırıcı, geliştirici ve birleştirici sistemler yaratmak.”
AA 07.01.2018