Columbia Üniversitesi’nde bir Türkiye kürsüsü kuran Sabancı; Parlak beyinleri kaptırmaktan yana kaygım yok

0

ABD’deki üniversiteler için ‘en iyiler klasmanı’ anlamına gelen Ivy League’deki sekiz üniversiteden biri olan Columbia Üniversitesi’nde artık bir Türkiye kürsüsü olacak: ‘Sakıp Sabancı Center for Turkish Studies’. Gelecek yıl aktif faaliyete başlaması planlanan kürsünün ‘kardeşi’, Sakıp Sabancı Türkiye Çalışmaları Merkezi geçen hafta açıldı. Sabancı Üniversitesi Kurucu Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı’yla Columbia Üniversitesi’nin kuzey Manhattan’daki kampüsündeki açılış vesilesiyle buluştuk. Güler Sabancı’nın ertesi günkü Amerika’da yaşayan Sabancı Üniversitesi mezunları buluşmasına da tanıklık ettim. Gençlere ısrarla “Dünya vatandaşı olun” diyor. Eğitimli gençlerin Türkiye’yi terk edeceğine dair bir kaygısı yok. Zira ona göre Türkiye’yi yüceltmek için illa ki Türkiye’de yaşamak gerekmiyor.

* Dünyanın en kıymetli üniversitelerinden birinde ilk kez  Türkiye kürsüsü kuruluyor. Bu fikir nasıl doğdu?

– Bu projeyi Sevil Sabancı başlattı. Columbia Üniversitesi’nden İpek Cem Taha’yla görüşmüşler. Bana ve Dilek Sabancı’ya getirdiler, birkaç kez toplandık. Aile, hem Sakıp Sabancı’ya çok yakışacağına hem de üniversitemiz için önemli olacağına inanarak karar verdi ve destekledi. Bu merkezi çok önemsiyoruz çünkü bu gerçekten Sakıp Bey’in vasiyetine uygun bir şey. Sosyal bilimlerin mühendisliklerle eşit koşması gerektiğini düşünen biriydi. Bu sebeple de vasiyetinde de Türkiye’nin ilk sosyal bilimler ödülünü koydu.

Sakıp Bey’in kızlarına minnettarım

Nihayetinde bu da bir ortaklık. Neden Columbia Üniversitesi?

– Bu bizim kültürümüzde var; en iyilerle ortaklık. Sakıp Bey hep “Kiminle ortak oluyorsun, kiminle eş oluyorsun kızım” diye sorardı. “Bir ortaklık yapacaksan konusunun en iyileriyle yapacaksın” derdi. Çünkü Türkiye’nin dünyadaki en iyilerle yukarı çekileceğine inanırdı. Nitekim bütün ortaklarımız sektörünün dünya liderleridir. Columbia Üniversitesi gibi ‘Ivy League’ bir üniversitede Türkiye Çalışmaları Merkezi… Sakıp Bey’in kriterlerini karşılayan her boyutu var.

Merkezin açılışını, dünyadaki bütün siyaset ve sosyal bilimcilerin yanıt aradığı bir paradigmanın tartışıldığı bir panelle yaptınız: “Karma rejim nedir, liberal olmayan demokrasi nedir?” Hocalar bunları tartıştı.

– Sakıp Bey her şeyi Türkiye için isterdi ama “Türkiye’yle sınırlı olmasın, dünya perspektifi olsun” derdi. Bu açılışta beni memnun eden budur. Sadece tek bir konuşmacıyla, bir dersle açılabilirdi ama onun çok ötesinde bir açılış oldu. Sadece Sabancı ve Columbia da değil, Harvard da vardı, Virginia Üniversitesi de… Columbia’nın rektörü Prof. Bollinger (Lee) da bunun çok farklı bir başlangıç olduğunu söyledi bana. Bu farklı başlangıç da Sakıp Bey’in adına çok yakıştı. İlişkiler ve bağlantılar önemli ama etki yaratmak daha da önemli. Ben Columbia’daki Sakıp Sabancı Merkezi’nin çalışmalarıyla fark yaratacağına inanıyorum. Kürsü de inşallah bir sene içinde açılacak. Zaten şimdiden iki Türk, üç yabancı akademisyene burs verdi. Yani merkez çalışmaya başladı bile! Bir önemli özelliği daha var buranın: Bu tür merkezler ve kürsüler açılırken bir aile bağışta bulunuyor o kadar. Ancak bizde bir fark var; aile bağışta bulundu ama Columbia’nın muhatabı Sabancı Üniversitesi oldu. Onlar için de yeni bu. Dilek ve Sevil Sabancı… Sakıp Bey’in kızlarına minnettarım. Babalarının kızları. Onların bağışıyla başlayan bir olay bu. Ancak bağışı Sabancı Üniversitesi kanalıyla yaptılar, böylece Amerika açısından bir ilke imza attık.

Açılışta çok gururlu olduğunuzu gördüm. En çok neyle gururlandınız?

– Bizim öğretim üyelerimiz o panelde eşit durdular. Ortaya koydular ki bu eşitlerarası bir birlikteliktir ve de iyi sonuçlar verecektir.

Akademisyenleri prensip olarak özgür bırakıyorsunuz belki ama içinizden ‘Bu kürsü şöyle bir şey de çalışsa ne hoş olur’ diye geçirdiğiniz bir başlık var mı?

– Fikirler her zaman öğretim üyelerimizden başlar. Onlar karar verecekler. En iyisini yaptılar bugüne kadar. Onlara güveniyoruz.

Dünyadaki siyasi trendi akademisyenler tanımlayamadı, ben sana nasıl tanımlayayım?

Son dönemde Türkiye’nin Batı’daki imajı siyasi sebeplerle epey yara almış durumda. Pozitif gündem yaratmak açısından Türk akademisyeni ve üniversiteleri bir rol oynayabilir mi?

– Çok önemli. Ben o gün açılışın yapıldığı salondaki panelde -biliyorsunuz dünyanın pek çok yerinden yabancı izleyici vardı- etkiledik diye düşünüyorum. En hararetli sorular da yabancılardan geldi. İnanıyorum ki o tartışmanın herhalükârda etkisi oldu ve bundan sonra da merkezde yapılan bu tür çalışmaların etkisi olacak. Bunu Türkiye’nin imajına, Türk akademisine verilen bir fırsat olarak görmek lazım.

Paneldeki tartışmada profesörlerin üzerinde uzlaştığı tespit şu oldu; dünya, siyasi trendler açısından çok özel bir dönemden geçiyor.

– Çok.

Sağdan ya da soldan siyasi akımların popülizme teslim olduğu bu dönemi siz nasıl tanımlarsınız?

– Hocalar tanımlayamadı ki ben tanımlayayım sana, nasıl istiyorsun benden (kahkahalar)! Türkiye tartışıyor, dünya tartışıyor… O gün panelin sonunda ben bir soru soracak olsaydım şunu sorardım: Acaba bu yaşadıklarımızda bu teknolojinin, bu dijital dünyanın rolü var mı? Teknolojinin işsizlik getirdiğini, daha doğrusu kalifiye işgücünü zorladığını biliyoruz. Acaba dünyadaki siyasi gelişmeler üzerinde teknolojinin etkisi ne kadar? Hani buna yeni bir model deniyor ya; hibrid demokrasi. İşte teknolojinin onun üzerindeki etkisi nedir, ben bunu gerçekten merak ediyorum. Hakikaten farklı bir dönemden geçiyor dünya. Ama ben şuna bakıyorum; ilk Sabancı mezunları toplantısı için Amerika’ya geldiğimde 30-35 kişi vardı, bugün 150 kişi var. Biz de büyüdük. Start-up’lar, teknoloji şirketleri ve artık burada hayat kuran mezunlarımızın hepsi öyle umutlu konuşuyor ki… “Güler Hanım bizde çok iyi mühendisler var, çok iyi işler çıkacak” diyorlar. Mezunlarımızın başarıları bana her zaman gurur veriyor. Geleceğe dair güvenimi artırıyor.

Dünya vatandaşı olarak gittikleri her yerde başarılarıyla fark yaratacaklar

* Her sene mezuniyetten sonra ABD’ye gelen mezunlarla buluşuyor, onların kariyer adımlarını takip ediyorsunuz. Beyin göçü kaygınız var mı? Son dönemde Türkiye’den yurtdışında yaşamaya ilginin arttığına dair önemli sinyaller var. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘parlak beyinleri Batı’ya kaptırmaktan’ yakındı.

– Benim bundan yana kaygım yok. Biz onların dünya vatandaşı olmalarını ve dünyanın her yerinde başarılı olmalarını istiyoruz. Sakıp Bey de böyle isterdi. Onlar dünya vatandaşı olarak gittikleri her yerde başarılarıyla fark yaratacaklar. Böylece Türkiye’yi yüceltecekler.


Karma rejimleri tartıştılar

Columbia Üniversitesi Sakıp Sabancı Türkiye Çalışmaları Merkezi’nin açılış etkinliği, Türkiye ve Amerika’dan sosyal bilimcileri bir araya getiren bir panele ev sahipliği yaptı. ‘İnsan hakları ve karma rejimler’ konulu paneli Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ayşe Kadıoğlu ile Columbia Üniversitesi’nden John D. Huber yönetti. Middlebury Üniversitesi’nden Şebnem Gümüşçü, Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fuat Keyman, Harvard Üniversitesi Ortadoğu Merkezi’nde Türkiye seminerlerini yöneten, Emmanuel Üniversitesi’nden Lenore Martin ve Virginia Üniversitesi’nden David Waldner birer sunum yaptı. Akademisyenler, ‘21’nci yüzyılda neden çok partili seçimlere rağmen liberal demokrasiden uzaklaşarak diktatörlüğe kayan siyasi figürler yükselişte’ sorusuna yanıt aradı.

HÜRRİYET Cansu ÇAMLIBEL 13.05.2018

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here