Dünya tarihinin son 300 yılına damgasını vuran ve içerdiği genel dönüşümlerle aşamalar şeklinde tanımlanan sanayileşme sürecinin, önce bölgesel daha sonra da dünya ölçeğinde etki yaratan kendine özgü iç dinamikleri vardır. Sanayileşme, kendi özgül koşulları ve iç dinamiklerine bağlı olarak başta ekonomik yapı olmak üzere tüm toplumsal yapıları karakterize eden güçlü bir etkiye sahiptir. Bu bağlamda sanayileşme sürecinin, kendi gelişmişlik düzeyine uygun olarak üretim ilişkileri, istidam yapıları ve eğitim sistemleri gibi alanlarla organik bir ilişkiye sahip olması kaçınılmaz hale gelir. Sanayileşme süreci kendi özünde barındırdığı dönemsel sıçramaları toplumun tüm üst yapı kurumlarına da yansıtır.
17. ve 18.YY’da İngiltere’de başlayan makineleşme, kitlesel üretimin yapıldığı fabrikaları yaygınlaştırarak manüfaktür üretimini ortadan kaldırmaya başlamış, yaşanan bu köklü dönüşüm 1. Sanayi Devrimi olarak kabul edilmiştir.
Fabrika sistemindeki makine, takım tezgâhları ve enerji makinelerinin gelişmesi, manüfaktürdeki el zanaatlarına dayalı olarak çalışan pahalı, kalifiye ancak düşük kapasiteli işgücünü, kalifiye olmayan, ucuz fakat makine sayesinde daha yüksek kapasiteli işgücüyle ikame ederek maliyetleri düşüren temel süreçleri başlatmıştır (İşler, s:13, 1997).
19.YY’da ağırlıklı olarak tekstil, maden ve ulaşım sektörlerinde başlayan 1. Sanayi Devrimi, 20.YY’ın başlarında üretimde büyük verimlilik artışı sağlayan Taylorist yöntemlerinin fabrikalarda kayan montaj hatlarına uygulanmasıyla ortaya çıkan Fordist Sistem’le bir üst aşamaya sıçramış, üretim süreçlerinde gerçekleştirilen bu nitel dönüşüm 2. Sanayi Devrimi olarak adlandırılmıştır. Fordist Sistem, kayan montaj hattı üzerinde oluşturulan çok sayıda montaj istasyonuyla üretimin aşamalarını olabildiğince küçük parçalara ayırıp rutin işlere dönüştürmüştür. İnsan emeğinin niteliğini düşüren ancak bant sistemiyle hızı kolayca arttırılabilen bu basit rutin işlerle standart ürünlerin üretimindeki verimlilik büyük ölçüde arttırılabilmiştir.
1970’lere kadar egemen olan ve büyük gelişme gösteren Fordist Sistem, standart ürünlerden giderek bireysel ürünlere yönelim gösteren değişken pazar dinamiklerine yanıt veremez hale gelmiş ve büyük bir yapısal krizle karşı karşıya kalmıştır. 1980’lere doğru, Fordist Sistem’in içine düştüğü krizi aşma çabaları, mikroelektronik, bilgisayar ve otomasyon teknolojilerindeki gelişmelerin de yardımıyla üretimde yeni örgütlenme biçimlerine, teknolojik ve yöntemsel dönüşümlere gidilmesi üzerinde yoğunlaşmıştır.
Postfordizm olarak adlandırılan ve 1980’li yıllarda belirginlik kazanmaya başlayan yeni gelişmeler, hızlı değişen ve giderek karmaşıklaşan pazar taleplerine eş zamanlı yanıt verebilmeyi kolaylaştıran esnek üretim sistemlerinin (FMS-Flexible Manufacturing Systems) yaratılmasını olanaklı kılacak süreçleri içermeye başlamıştır. Sanayileşme süreçlerinde yeni bir dönüşüme işaret eden bu gelişmeler 3. Sanayi Devrimi olarak adlandırılmıştır.
Fordist üretimde, standart tek ürüne göre tasarlanmış, sadece belirli işlemleri kitlesel olarak yapan ve bir başka ürüne geçmenin ya da mevcut ürün üzerinde değişiklik yapmanın mümkün olmadığı makinelerle donatılmış üretim hattı kullanılmıştır. Esnek üretim sisteminde ise, bilgisayar ve ileri otomasyon teknolojileriyle donanmış, çok amaçlı, birbirinden farklı ürünleri arka arkaya üretebilen, ürün tasarımlarında gerçekleştirilen radikal değişikliklere çok kısa zamanda uyarlanabilen robot, makine ve donanımları içeren üretim yöntemlerine geçilmiştir.
Esnek üretim sistemlerinin bilimsel ve teknolojik altyapısını, mikroelektronik, bilişim, iletişim ve organizasyon teknolojilerinin olanaklı kıldığı, CNC makineleri (CNC-Computer Numeric Control), bilgisayar destekli üretim ve tasarım yöntemleri (CAM-Computer Aided Manufacturing, CAD-Computer Aided Design), bilgisayarla tümleşik yönetim (CIM-Computer Integrated Management) ve sibernetik teknikleri oluşturmaktadır. Esnek üretimle, firmaların değişken pazar taleplerine yanıt verebilmeleri kolaylaşırken, stok maliyetlerini ve tedarik zincirindeki aksamaları büyük ölçüde ortadan kaldıran tam zamanında üretim (JIT-Just In Time) mümkün hale gelmiştir. Ayrıca esnek üretim sistemlerinde, üretimde büyük verimlilik artışıyla birlikte hata oranının düşmesini sağlayan gelişmiş robotlar ve üretim sürecinin kontrol ve yönetimini yapan otomatik süreç kontrol sistemleri (APC-Automatic Process Control) kullanılmaya başlamıştır. Esnek üretim sistemleri aynı zamanda, karmaşık tedarik ve dağıtım süreçlerini yöneten sistemler sayesinde üretim aşamalarının büyük bir bölümünü yan tedarikçi işletmelere aktarma olanağını sağlamış, bu yolla, çalışan insan sayısı, mekân ve donanım açısından devasa boyutlara ulaşan Fordist fabrikalardan çok daha küçük fabrikaların kullanımına doğru bir gidişin yolunu açmıştır.
3. Sanayi Devrimi tıpkı 1. ve 2. Sanayi Devrimlerinde olduğu gibi, üretim ilişkileri, üretimin dokusu, istihdam biçimleri, istihdam edilenlerden beklenen nitelikler, ticaret ve pazar ilişkileri, üretimin sonucunda elde edilen katma değer düzeyi, eğitim politikaları ve uluslararası ekonomik ilişkiler gibi toplumsal yapıların birçok alanında meydana gelen köklü değişimlerin maddi temelini oluşturmuştur.
80’li yıllarda başlayan 3. Sanayi Devrimi sürekli ilerleyen bilimsel ve teknolojik gelişmeler sonucunda Almanya’da “Endüstri 4.0” olarak ifade edilen 4. Sanayi Devrimine doğru gidişin nüvelerini içeren bir sürece doğru evrilmeye başlamıştır.
3. Sanayi Devriminden 4. Sanayi Devrimine geçişi nitelendirilen gelişmeler nelerdir? Hangi alanlarda, ne gibi değişiklikler bir sanayi devrimi tanımlamasını hak edecek sonuçlara yol açmaktadır? Bu sorulara verilecek kapsamlı yanıtlar, dünyanın içine girdiği yeni süreci açıklayacak bir perspektif sunacaktır.
Endüstri 4.0 terimi ilk olarak 2011 yılında Hannover Fuarı’nda kullanılmıştır. Ekim 2012 yılında Robert Bosch GmbH ve Kagermann’ın oluşturduğu çalışma grubu hazırladıkları 4. Sanayi Devrimi öneri dosyasını Federal Alman Hükümeti’ne sunmuştur. 8 Nisan 2013 tarihinde ise bu çalışma grubu Hannover Fuarında “Endüstri 4.0 Nihai Raporu”nu sunmuştur (http://www.elektrikport..0). Almanya dışında, ABD, Çin, Japonya gibi gelişmiş ülkelerin de 4. Sanayi Devriminde önde olabilmek için büyük çabalar içinde oldukları bilinmektedir.
4. Sanayi Devriminin zeminini, üretimin bütün aşamalarında, sistemlerin, makinelerin, cihazların ve ürünlerin, geliştirilen yazılımlar ve ağlar üzerinden gerçek zamanlı iletişiminin ve otonom kontrol ve optimizasyonunun gelişen bilim ve teknolojiyle yapılabilir hale gelmesi oluşturmuştur. Bu zemini oluşturan gelişmeler, Siber-Fiziksel Sistemler (CPS-Cyber-Physical Systems) ve bu sistemleri birbirine bağlayan internet yoluyla gerçekleştirilebilmiştir.
Siber fiziksel sistemler, duyargalar (sensörler) ve uygulayıcılar (aktüatörler) yardımıyla fiziksel dünyayı sanal bilgi işlem dünyasıyla bağlar. Bu iki dünyayı birleştiren Siber Fiziksel Sistemler iki önemli unsurdan oluşur. Biri, birbirleriyle internet üzerinden bir internet adresiyle haberleşen nesne ve sistemlerin oluşturduğu ağ, diğeri ise gerçek dünyadaki nesnelerin ve davranışların bilgisayar ortamında simülasyonuyla ortaya çıkan sanal ortamdır (http://www.endustri40… sistemler/). Siber fiziksel sistem tabanlı üretim süreçlerinde, sistemler, makineler ve cihazlar oluşturulan arayüzler üzerinden ağlara bağlanıp iletişim içine girerler.
Yukarıda belirtilen gelişmelere bakılarak 4. Sanayi Devriminin olası sonuçlarının şunlar olması beklenmektedir:
- Otomasyon süreçlerinin, makinelerin, cihazların otonom şekilde birbirleriyle haberleşerek üretim etkinliklerini belirledikleri, düzenledikleri ve optimize ettikleri akıllı fabrikalar kurulacaktır.
- Akıllı fabrikalar bireyselleştirilmiş ve spesifik gereksinimlere uygun ürünlerin üretimini anında gerçekleştirilebilecektir.
- Üretim öncesinde gerçekleştirilen AR-GE ve tasarım süreçlerinde küresel düzeyde oluşturulan ağlar üzerinden işbirliği ve simülasyon olanakları arttırılarak önemli ölçüde tasarruf ve iyileştirmeler sağlanacaktır.
- Binalar, ulaşım araçları, ev aletleri, robotlar, makineler, cihazlar gibi her türlü ürün “akıllı” hale getirilerek insan müdahalesi en aza indirilecektir.
- Eğitim, sağlık, adalet, güvenlik gibi alanlarda yeni yaklaşımlar geliştirilecektir.
- Tüm istihdam alanlarında yeni meslekler/yeterlilikler ortaya çıkarken, kimi meslekler/yeterlilikler yok olacak kimileri de değişime uğrayacaktır.
Sonuç
Dünya 4. Sanayi Devrimiyle küresel ölçekte toplumsal, ekonomik ve siyasal açılardan yeni bir dönüşümün eşiğindedir. Bu dönüşümün nedenlerini, dinamiklerini kavrayan ve bu doğrultuda başta insan kaynağının geliştirilmesi olmak üzere gerekli uyarlamaları zamanında gerçekleştirebilen kurumlar ve ülkeler geleceğin aktif oyuncuları olabileceklerdir.
* Dr. Ege Üniversitesi, Ege MYO, Otomotiv Teknolojisi Programı, Öğretim Gör. ve Program. Koordinatörü
Kaynaklar:
- İşler,H. (1997). Yüksek Lisans Tezi: Sanayileşme İle Mesleki-Teknik Eğitim Politikaları İlişkisi. Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Kamu Yönetimi Lisans Üstü Uzmanlık Programı. Ankara. 1997.
- http://bit.ly/1OBO023. Son Erişim: 02.02.2018
- http://bit.ly/2BUUiKB. Son Erişim: 03.02.2018
Görseller:
http://apelasyon.com Haluk İŞLER