Başlık yanıltmasın. Girişimcilik, 2+2’nin 4 ettiği basit bir matematik denklemi ya da tüm malzemeleri doğru şekilde kullandığınızda mükemmel lezzeti elde edebileceğiniz bir yemek tarifi değil.
Girişimcilikteki kurallar da alışık olduğumuz kurallardan bir hayli farklı. Tamamını uyguladığınızda dahi birçok farklı faktörün etkisiyle mükemmel sonuçlara ulaşamayabiliyorsunuz. Fakat sayısı binlere varan farklı deneyimin ve kökeni yıllara dayanan birikimlerin oluşturduğu kural ve kaidelerin uygulanmasıyla girişimciliği en azından zarar görmeden uygulayabilmeniz mümkün. Girişimci olmanın kurallarının amacı da birbirinin aynısı gibi görünen, tek tip bir girişimci profili oluşturmak değil, girişimciliğe dair verimli ve üretken tartışmaların önünü açmaktır. Ayrıca bu kurallar hep değişir. O halde gelin beraber, girişimcilik kariyerimde beni hiç yalnız bırakmamış 10 kuralı birlikte tartışalım.
DERDİNİZİ ANLATMAYI BİLMİYORSANIZ, GİRİŞMEYİN
Girişimcinin en önemli yeteneklerinden biri yaptığını anlatabilmesidir. Girişimci, başta yakın çevresine, muhtemel ortaklara, daha sonra da yatırımcılara ve tabii ki müşterilere olmak üzere pek çok kişiye fikrini “anlatabilmelidir.” Fikriniz ne kadar iyi olursa olsun, onu çok iyi anlatmak, çok iyi uygulamanın da önünü açar. Einstein’ın “Eğer basitçe izah edemiyorsan, yeterince anlayamamışsın” sözü çok değerlidir.
YATIRIMCINIZI İYİ SEÇİN
Girişimciyseniz, fikirlerinizi ve uygulamalarınızı finanse edebilmek için dış yardıma ihtiyacınız her zaman vardır. Aile, arkadaşlar, melek yatırımcılar, hibeler, melek yatırımcı ağları, risk sermayesi şirketleri gibi değişik yatırımcı alternatifleri girişimcilik dünyasında çok sık başvurulan kaynaklardır. Yatırımcınızı iyi seçmeniz uzun vadeli başarınız için çok önemli. Zira yatırımcı sizi finanse ettikten sonra, imzaladığınız hukuksal anlaşmalar neticesinde korunur ve dilediğinizde onu kovamazsınız. Uzun bir yolculuğa çıkarken yol arkadaşınızı ne kadar dikkatle ve özenle seçiyorsanız, yatırımcınızı seçerken de aynı özeni göstermeye mecbursunuz.
ORTAKLARINIZI İYİ SEÇİN
Tolstoy şöyle yazmış: “Nereye gittiğimizden çok asıl önemli olan kiminle gittiğinizdir.” Yaptığınız iş ne olursa olsun, ortaklarınızla her gününüz ve geceniz beraber geçiyor olacak. Ortaklarınızla ailenizden, dostlarınızdan daha fazla zaman geçireceksiniz. Evlilik kadar uzun süreli ve yoğun bir ilişkiniz olacak. Ortağınızı seçerken sizin için önemli soruları sormanız bu işin anahtarıdır. Örneğin ben, iki yıldan az tanıdığım biriyle ortaklık yapmıyorum. Negatif enerjili insanlardan da uzak duruyorum.
ORTAK YOKSA, O GİRİŞİMİ BİR DAHA GÖZDEN GEÇİRİN
Aklınızdaki girişimi çevrenize, doğal olarak güvendiğiniz yakın arkadaşlarınıza anlatmaya başladığınızda, belirli bir süre içinde ortak bulamıyorsanız, girişiminizi yeniden gözden geçirmenizin tam vaktidir. Bu sorunun iki kaynağı var: Ya girişim kimsede heyecan yaratmıyor ya da girişiminizi anlatamıyorsunuzdur. İki neden de girişimi gözden geçirmeniz için sağlam nedenler ve kendinizi (ve girişiminizi) sorgulamak bu aşamada fevkalade önemli.
YATIRIM ALMAK BAŞARILI OLDUĞUNUZU GÖSTERMEZ
İlk dört kuralı başarıyla uyguladığınızı düşünelim. Kendinizi bu noktada başarılı sanma ve yeterli hissetme hatasına düşmemelisiniz. Yatırımcı muhtemelen başka yerlere de yatırım yapmış ve artık sizden ona anlattığınız hikayenin gerçekleşmesini beklemektedir. Bu durum rehavete neden olan bir güven yaratır. Yatırım almanın uzun bir yolda gerekli bir adım olduğunu ve yolculuğu sona ermediğini asla unutmayın, kendinizi işinize verin.
VİRAL PATLAMA BEKLENTİSİNE KAPILMAYIN
Bir girişimin en keyifli zamanları, gözlerinizi kapattığınızda herkesin ürününüzü ya da çözümünüzü kapış kapış satın aldığını hayal ettiğiniz anlardır. Bu hayali kurmak ne kadar zevkli olursa olsun, istatistiklere göre “viral” bir patlama yaşamayacaksınız. Bu beklentiye kendinizi fazla kaptırmanız, hayal kırıklığını beraberinde getirir. Ayağa kalkabilen girişimlerin çoğu ancak bir kaç sene içinde güzel sonuçlara ulaşır. Bu nedenle özveri ve disiplinden asla taviz vermeyin.
HER ŞEYİ, HER GÜN SORGULAYIN
Genelde aklınızda olan fikir ile başarılı olan girişimler arasında uçurumlar olur. Başarıyı yaratansa başlangıçta oluşan fikrin düzenli olarak sorgulanması ve geliştirilmesidir. Durduğunuz an kaybetmeye başlarsınız. Bir girişim ilk bakışta çocukların futbol oynamasına benzer – yani sahadaki herkes topun peşinde koşar. Ama profesyonel liglere baktığınızda takımların taktiği bellidir, herkes görevinin bilincindedir. Maç öncesi hem kendi takımınız hem de karşı takım hakkında derin analizler yapılmıştır. Her şeyi, her gün sorgulamak hafif dozda paranoyaya neden olsa da başarıya giden yolda çok önemli bir adımdır.
BAŞKALARININ ÖVGÜLERİNE KÖRÜ KÖRÜNE İNANMAYIN
Dostlarınız ve yakın çevreniz yaptıklarınızı çoğunlukla yapıcı ve nazik bir tavırla değerlendirir. Çevrenizin olumlu fikirleri hiç kuşkusuz girişiminize dair olumlu sinyallerdir. Fakat onlardan gelen övgü dolu yorumlara körü körüne inanırsanız, bu sizi tembelleşmeye iter. Onun için bu geri bildirimlerin öncelikli olarak sizi motive etme amaçlı olduğunu unutmayın. Aynı şekilde kendi yaptığınız PR’a da sıkı sıkıya bağlanmayın.
TAKLİTÇİLERE TAKILMAYIN
Başarılı bir şirket olma yolunda er geç -ülkemizde bu çok hızlıdır- karşınıza sizin yaptığınızın aynısını yapan şirketler ya da girişimler çıkacaktır. Markafoni 2008’de Türkiye’nin ilk online moda şirketiydi. İlk rakip Limango’ydu, 2009’un başında faaliyete geçmişti. Diğerlerinin hepsi daha sonra kuruldu ve en heyecanlı ve rekabetin yüksek olduğu 2011 döneminde 24 tane özel alışveriş kulübü vardı. Şimdi dört tanesi ayakta. Sizin yaptığınızı yapan rakipler ortaya çıkınca, bu doğru yolda olduğunuzun bir göstergesidir. Taklitçilere takılmayın. Unutmayın, rekabet girişimcinin kırbacıdır. Size iyi gelir.
BAŞARISIZ OLURSANIZ DERT ETMEYİN
“Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul eder de kimse kendinin kötüye gittiğini kabul etmez.” Bu doğru cümle yine Tolstoy’dan. Bir şekilde her zaman bir şansımız daha olduğuna inanırız. Fakat görünen köy de kılavuz istemez. Sürdürülemeyecek bir aşamaya gelirseniz, yapmanız gerektiğini yapın ve başarısızlığı kabul edin. Bunda hiç kötü bir şey yok. Tam tersine Dalai Lama’nın “Eğer kaybederseniz, öğrendiklerinizi kaybetmeyin” sözlerini hatırlamakta fayda var. Önünüze bakın,geçmişe takılmayın.
HÜRRİYET Sina AFRA 26.11.2017