Türkiye’nin endüstriyel tasarımda dünyaca tanınan ismi Defne Koz, tasarımcıların şirketlerin yöneticileri ile birlikte geleceği kurgular hale geldiğini anlattı. Koz, pek çok heyecan verici projeye imza atıyor. Avrupa genelinde yayılacak elektrikli araç şarj istasyonlarını tasarlamak gibi…
Tasarım, teknolojinin hızıyla şekil değiştiren iş dünyasının merkezi haline geldi. Tekstil de inşaat da yazılım da züccaciye de konuşuyor olsak işin merkezinde hep tasarım var. Dünyaca ünlü Türk tasarımcısı Defne Koz, Türkiye’nin pek çok sektörde üretimi önce kopyalayarak öğrendiğini ancak bunun üretim kalitesini yükselttiğini, şimdi ise tasarımın ön plana çıktığını düşünüyor. “Üretim geliştikçe knowhow yurtdışından getirildi ve bir kopyalama sürecinden geçildi. Bu bir anlamda sonraki döneme hazırlık oldu.
Tüketim tarihine bakılırsa çok da yanlış bir şey değildi” diyen Koz, farklılaşmak isteyen firmaların artık tasarıma yöneldiğini anlattı. Defne Koz Türkiye’de pek çok firmaya tasarım yapıyor. Bunlar arasında menteşe üreticisi de, ünlü bir mobilya ya da çay markası da var. Koz’un yurtdışında yürüttüğü projeler de çok heyecan verici. Teknolojinin merkeze oturduğu ve yeni bir yaşam tarzının dizayn edildiği bugünlerde Koz da Türk tasarımının bu yeni fotoğrafta bir izi olmasını sağlıyor. Örneğin Koz’un dizayn ettiği elektrikli araç şarj istasyonlarının tüm Avrupa’da yayılması planlanıyor.
Defne Koz ve ortağı Marco Susani tarafından dizayn edilen şarj istasyonları 3 yıl içinde İtalya’nın dört bir yanına kurulacak. 300 milyon euroluk bu yatırım geçtiğimiz hafta Enel CEO’su tarafından açıklandı. Plan dahilinde 2022’ye kadar ülke genelinde 14 bin elektrikli şarj istasyonu kurulacak. İnsanlığın otomobille ilişkisinde yeni bir dönem başlatacak bu istasyonlarda Koz’un da imzası olacak.
Amerikan şehirlerinde trafiği düzenleyecek
Tasarımın yeni ekonomik yapıda geldiği noktayı, tasarımcı gözüyle siz nasıl yorumluyorsunuz?
Daha önceleri tasarım, işin en sonunda görülen bir nesneydi. Ve yine daha önceleri şirketlerin yöneticilerinin verdiği donelerle bir ürünün tasarımı söz konusu olabiliyordu. Şimdi bütün bunlar değişti. Tasarımcı ya da kreatif danışmanlar, artık yönetim kadrosunun yanında yer alıyorlar. Geleceğe doğru farklı bakış açılarının oluşturulmasında birlikte karar alıyorlar. Ve ne oluyor; tasarım süreci çok daha erken başlıyor. Eskiden tasarımcıya “Bize yeni bir tasarım yap” denirken şimdi “Gelin birlikte geleceğin çamaşır makinesini kurgulayalım” deniliyor. Araştırma geliştirme de sürece dahil oluyor. Bunda rekabetin artması ve teknolojinin gelişmesi çok etkili oldu. Birçok şeyi önceden kurgulayabilme kabiliyeti getirdi teknolojinin geldiği nokta.
Tasarımın süreçlerin içine dahil olduğunu söylediniz. Bunu biraz açar mısınız?
Örneğin bir sigorta şirketine kreatif danışmanlık veriyoruz. Çünkü arabalar artık yeni teknoloji ile kaza yapmıyor; evler alarmlarla hırsızdan korunuyor; peki sigorta şirketleri nasıl ayakta kalacak. Bize “gelin, bizim geleceğimizi, farklı ne yaparak ayakta kalabileceğimizi kurgulayın” dediler. Burada hizmet tasarımı, stratejik tasarım devreye giriyor. Tasarımcıların artık hizmet tasarımında da olması söz konusu. Veya Xerox bir fotokopi üreticisiyken bir yazılım firmasına dönüştü. Şimdi bizden bazı şehirlerin trafik sistemini düzenlememizi istediler. Biz de hem şahsi araçların hem de toplu taşıma araçlarının ve Uber gibi sistemlerin birlikte üst üste kullanılabilmesine imkan sağlayan bir aplikasyon geliştirdik. Bunu Los Angeles’da kullanmaya başladılar. Şimdi diğer şehirlerde de kullanılmaya başlanacak.
Böylesine bir değişim ve tam tasarımcı olunacak yıllar değil mi?
Evet, kimileri tasarlanacak hiçbir şey kalmadı diyor. Tam aksine asıl şimdi başlıyor. Örneğin sağlık alanında hizmet vermeye başladık. University of Chicago ile çalışıyoruz. Hızlı çalışan mesane ile ilgili çalışmalar yapıyorlar. Hastalardan sürekli bilgi alınması, o verilerin işlenmesi gerekiyor. Biz de giyilebilir bir alet ile tuvalete gitme saatini kaydedip, gerekli uyarıları yapıp, bunları doktora anında bildiren bir sistem önerdik. Hastalarla çalışıp böyle bir aplikasyon geliştirdik.
Bir tekstil firmasının yöneticisi ‘Artık tekstil üreten bir teknoloji firmasıyız’ demişti. Teknolojinin işin bu kadar merkezine oturması bir tasarımcı olarak sizin işinizi nasıl değiştirdi?
Teknolojiden ayrı düşünebilmemize imkan yok artık. Ama teknolojinin bizi yönlendirmesi değil bizim teknolojiyi yönlendirdiğimiz bir yapı gerekli ki insanlık daha doğru bir yere gitsin. Şimdi elektrikli otomobiller için şarj istasyonları dizayn ettik. Tüm Avrupa’da bunlar kullanılacak. Bu tip projeler bizi heyecanlandırıyor. Teknolojiyi insancıllaştırarak yeni ürünler tasarlıyoruz. Hasta da sigorta şirketi de elektrikli otomobil sahibi de olsa biz onun etrafıyla ilişkisini düşünüyor, aslında orayı kurguluyoruz. Çünkü yaşam orada farklılaşmaya başlıyor. Sadece o ürün değil, o ürünü kullanırken yaşayacağınız deneyimi düşünüyoruz. Bu deneyimde insanların alışkanlıklarından çok kopmaması lazım ama sizin de yeniliği getirmeniz gerek. Onun için teknolojiyi insancıllaştırarak sunmak lazım.
Şimdi Türkiye de kendi otomobilini geliştirmeyi planlıyor. Bugün geldiğimiz noktada ülkeler kendilerini üretimle değil daha çok tasarımla ortaya koyma peşinde. Made In’den Designed In’e geçildi. Türkiye kendini tasarımla nasıl yan yana getirebilir sizce?
Bu konuda markalaşma çok önemli. Markalaşmış bir firma ile çalışırken biliyoruz ki üretim, dağıtım ve pazarlama sistemi oturmuş durumda. Bize bazen öyle firmalar geliyor ki; benim sadece bir kaynağım var; maden suyu üretiyorum, ya da mermer üretiyorum diyor. Benden bir şişe dizaynı istiyor. Ama ben neye şişe çizeceğim; markayı oturtmamız gerekiyor ki onun kişiliği ile bağdaşsın. Dolayısıyla bu noktada markaların güçlenmesi çok önemli.
Moleküler mutfağı eve getiren proje yaptı
Defne Koz’a yeni trendleri soruyoruz. O öyle bir proje anlatıyor ki trendleri takip eden değil, trendleri yaratan isimlerden olduğunu ortaya koyuyor: ” Moleküler mutfağı çok severim. Gıdaların farklı olarak işlenmesi ve farklı formlarda sunulması… Biz bunu güncel yaşamımıza katmak için 5 yıl önce bir yola çıktık. Şeflerle çalıştık. Lezzet kapsülleri yaratıp, bu kapsüllerde o şeflerin kendilerine has lezzetleri olsun dedik. Bunun yanında son derece doğru çalışan ev aletleri olsun dedik. Yavaş pişirme yapabilecek, taze sebze meyveye hak ettiği değeri verebilecek aletleri kapsüllerle bir araya getirmek… Yani çok eliteryan görünen bir yemeği evimizde mutfağımıza getirebilmek. Bunu gerçekleştirdik.
1960’larda ‘gelecekte yemekler hap şeklinde olacak’ denirdi. Biz yemeği hapta değil tadı hapta kullanmayı dizayn ettik. Sistem şöyle işliyor: Bileğinizdeki akıllı saat size ‘Defne bugün iyi yürüdün, eve gittiğinde brokolini al, Şef X’in lezzet kapsülünü kat, özel pişirme aletinde bunu pişir. Günlük kalori yakımın buna uygun’ diyor. Bu kendimiz için geliştirdiğimiz bir proje. Mutfak aleti üreten firmalara götürdük, bize ‘Ama biz gıda üretmiyoruz’ dediler. Oysa 10 yıl önce cep telefonu üreten şirketler müzik satacaklarını düşünmüyordu, bugün ise müziği başka yerde dinlemiyorsunuz. Bu da öyle olacak, nitekim olmaya başladı.”
Tasarımcı olmak isteyenlerin farklı pek çok alanda merakı olmalı
Defne Koz, Chicago’daki ödüllü inovatif stüdyo Koz Susani Design’in eş kurucusu ve ortağı. Defne Koz ve ortağı Marco Susani’nin ev eşyalarından ileri teknoloji aletlere, hi-touch kumaşlardan interaktif tasarımlara, lüks el işi eserlerden seri üretim ürünlere kadar uzanan tasarımları var. Milano’da Domus Academy’de eğitimini tamamlayan Koz, endüstriyel tasarımcı olmak isteyen gençlere nasıl bir eğitim tavsiye ettiği sorusunu şöyle yanıtladı: “Asıl önemli olan çok farklı alanlara ilgilerinin olması. Farklı görebilmeyi öğrenmek için her konu hakkında yeniliği takip etmeleri, araştırmaları gerek. Meraklı olmayan, bu mesleği yapmasın. Yeni malzemeler, yeni teknolojiler, dünyada nelere ihtiyaç var? Bir tasarımcının geniş spektruma yayılmış bir ilgisinin bulunması şart.”
“Parametrelerimiz pikseller oldu”
“3D Yazıcı biz tasarımcılar için şahane bir şey. Artık parametrelerimiz pikseller oldu. Bizim hiçbir malzeme ile üretemeyeceğimiz parametrik formları bu teknoloji ile üretebilir hale geldik. Tasarladığımız, bir gün sonra elimizde olabiliyor. Daha ne olsun. Bir tasarımcı için düşler ülkesi…”
Tasarım elite has değil artık, demokratikleşiyor
“Promosyon olarak dağıtılan bir çay bardağı tasarladım. Beklenilenin çok ötesinde bir ilgi gördü. Çayı bırakıp, bardağı dağıtmaya başladılar. Tasarımın gücü ürünün önüne geçti. Bu tasarım bardak ile şirket, satışlarını yüzde 33 artırdı. Tasarım eskiden elitlere özel bir şeymiş gibi algılanırdı. Aslında öyle değildi ama sadece niş firmalar tasarımla ilgilendiği için tasarım eliteryan bir şey gibi görülüyordu. Çay bardağı gibi tasarımların çektiği ilgi insanların tasarıma verdiği değeri ortaya koydu. Yıllarca e-mail aldım; askere gidecek oğluna, evlenecek kızına bardak isteyenler, neler neler…”
DÜNYA 14.11.2017