Çocuklarımız bu 7 beceriyi öğrenmiyorsa gelecekte işleri zor!

0

Okullar açılıyor. 20 Milyona yakın öğrencimiz öğrenmek için okula gidecek. Eğitimin gündelik politik mevziler üzerinden tartışıldığı bu günlerde bir kere daha hatırlatmak istiyorum: İçeride kim hangi tartışmayı kazanırsa kazansın, asıl yarış dışarıda. O nedenle Türkiye’de yaşayan ve geleceği dert eden herkesin müfredat tartışmalarından kafayı kaldırıp şu soruyu sorması gerek: Çocuklarımıza dünyadaki akranlarıyla daha iyi rekabet edecek becerileri kazandırabiliyor muyuz?

 

Rekabet koşulları belli! 
Daha evvel bu köşede 21. Yüzyıl becerilerini sıralamıştım o nedenle bu sefer sözü Harvard Innovation Lab’de öğrenme ve eğitim üzerine kafa yoran Toni Wagner’e bırakacağım. Wagner, artık klasikleşen Global Achievement Gap adlı çalışmasında global ekonomide başarılı olabilmek için 7 temel beceriye sahip olunması gerekir, diyor. Artık pek çok eğitim sisteminin benimsediği 7 global beceri şunlardan oluşuyor: Eleştirel düşünme, İşbirliği, Zihinsel Çeviklik ve Esneklik, İnisiyatif alma, Sözlü ve yazılı iletişim, Veri analiz ve Tahayyül! Dilerseniz her birini tek tek açalım.

 

  1. Eleştirel Düşünme ve Problem Çözme Becerisi
    Defalarca yazdım, tekrar edeyim: Eleştirmeden, itiraz etmeden yeni bir ürün, hizmet ya da fikir ortaya koyamazsınız! Varolanı olduğu gibi kabul eden birinden, herşeye evet diyen birinden ne mucit olur ne de kaşif. Ol sebep, katma değere dayalı yeni ekonomik üretim yarışında okulların yapması gereken varolanı eleştiren, eski sorunlara yeni çözümler üreten bireyler yetiştirmek. Okullarda eleştiri ve itiraza sınır koymak demek, bu çağda, sefaleti kabul etmek demektir. Öyle olmasaydı OECD gibi kalkınma odaklı bir kuruluş ‘eleştirel düşünme ve problem çözme becerisi’ adlı bir testle tüm üye ülkelerdeki gençleri ölçer miydi? Evet itiraz da ekonomik bir girdi artık…

 

  1. Hayatın farklı katmanları arasında işbirliği kurma becerisi
    Hayatımız her gün biraz daha karmaşıklaşıyor. Göçlerle, global ısınma gibi doğal afetlerle ve tabii ki sosyal paylaşım ağları gibi global bağlarla hayatımız her zamankinden daha fazla birbirine eklemlenmiş durumda. O nedenle farklı katmanlar arasında işbirliğini arttırmak her zamankinden daha hayati bir ihtiyaç. Önümüzdeki dönemde farklı kültürlerden ve hayatın farklı katmanlarından gelen bireyler arasındaki işbirliğini arttıracak kişilere ihtiyacımız her zamankinden fazla olacak. Türkiye gibi zaten kendi içinde ciddi toplumsal güven krizi yaşayan bir toplumda bu beceri ayrı bir aciliyet taşıyor. Herkesin kendi toplumsal katmanı içine sıkıştığı bu girdaptan kurtulabilmemiz için başta okullarda olmak üzere çocuklarımıza işbirliği becerisini kazandırmamız gerekiyor. Hem ekonomik hem beşeri bir aciliyet bu.

 

  1. Zihinsel Çeviklik ve Esneklik
    Tek bir meslekle bir ömür geçirmek artık tarih oldu. Meslekler de bireysel ilgiler de hızla değişiyor. Bugün doğan bir çocuk en az üç meslek değitirecek (Gerçi kimi uzmanlar 7 meslek diyor ama o başka bir tartışma!) Ve bugün varolan mesleklerin önemli bir kısmı o çocuk iş hayatına başladığında ortada olmayacak. Teknolojinin bu kadar hızla değiştiği bir çağda bu değişen hayata hızlı ve uyumlu bir şekilde müdahil olmak ayrı bir beceri. Ben bu beceriye zihinsel esneklik diyorum, Wagner ise çeviklik demiş. Tek bir fikre sonuna kadar bağlananların, fikir değiştirmeyi bir nevi eziklik olarak görenlerin çok zor elde edebileceği bir beceriden söz ediyoruz. Bizim biraz da sınav sistemi ile beslenen ‘tek bir doğru’ hastalığımız çocuklarımızın zihinsel çeviklik ve esneklik becerisi kazanmasının önündeki en büyük engel. Ama eğer başta okullarda çocuklarımıza hayata yaklaşırken bu zihinsel çevikliği kazandıramaz isek, geçmişte çakılı kalmış bireylerle yeni ekonomide rekabet etmemiz mümkün olmayacak.

 

  1. İnisiyatif Alma ve Girişimcilik
    Aslında Mevlana bu beceriyi en güzel şekilde anlatmıştı: Dünle beraber gitti, cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. Yeni şeyler söyleyebilmek için yeniliklere açık olmamız, bunun için de inisiyatif almak, adım atmak gerek. Sesini çıkartanın susturulduğu bir ortamda inisiyatif almak zor, yeni bir şeye girişmek daha da zor. Ama içinde bulunduğumuz global rekabet ortamında tutunabilmemiz için çocuklarımıza başta okulda inisyatif almayı öğretmemiz gerek. Çünkü çocuklar erken yaşta bu beceriyi almayınca sonrasında ne inovasyon yapacak cesarete sahip oluyorlar ne de yeni bir girişimi hayata geçirecek özgüvene ulaşıyorlar.

 

  1. Sözlü ve Yazılı İletişim
    Sanırım anlaşılması en kolay beceri bu. Kendini ifade edemeyen, bunu gerektiğinde bir metne dökemeyenler zaten her devirde oldukça zorlanıyordu. Ancak içinde bulunduğumuz yoğunlaştırılmış medya çağında insanların dikkatini çekmek her zamankinden daha çok beceri gerektiriyor. O nedenle bu çağda başarılı olmak için başta okullarda olmak üzere çocuklarımıza kendilerini ifade etmeyi ve okuduklarını anlamayı öğretmemiz gerek. Bu konuda elimizdeki veriler maalesef durumumuzun iyi olmadığını gösteriyor. Anadilini hakkıyla kullanamayan bireylerden oluşan bir sistemde insanların ne biribrini anlamasını ne de bir işbirliğinde başarılı olmasını bekleyebiliriz. İletişim, adı üstünde, olmazsa olmaz.

 

  1. Bilgiye Ulaşma ve İşleme Becerisi
    Biliyorsunuz içinde bulunduğumuz yeni devrin bir diğer adı, bilgi çağı ya da bilgi ekonomisi. Her zamankinden daha çok bilgi var artık hayatımızda. O yüzden bilgiyi akılda tutmanın, ezberi sınavlarla yüceltmenin hiçbir karşılığı yok artık, çünkü artık o işi internet yapıyor. Son müfredat tartışmasında da gördüğümüz gibi, okulu içerik aktarma mekanizması olarak gören yaklaşımın miyadı doldu. Bu çağda ihtiyaç duyulan beceri bilgiye hızlı bir şekilde ulaşmak ve daha da önemlisi pek çok farklı kaynaktan elde edilen bilgiyi etkili bir şekilde analiz etmek. Bilgi hamallığına değil, bilgi işleme ustalığına ihtiyacımız var.

 

  1. Meraklanma ve Hayal Kurma Becerisi
    Bir Türkiye Hayali kitabında detaylıca örneklendirdiğim gibi hayal kurmakla başlıyor her ilerleme. Merak etmeyen, hayal kurmayanların bu yeni sistemde bir değer ortaya koymaları mümkün değil. O nedenle çocuklarımıza soru sormayı, ayakları yere basmayan hayaller kurmayı öğretmeye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bu amaçla okulun yapması gereken tek şey gölge olmaktan vazgeçmek. Çocuklarımızın tahayyül dünyasına yasaklarla çeper örmekten vazgeçip, onların hayallerini özgür bıraktığımız zaman var ya…

Özetle diyeceğim şu. Hamaseti bırakıp bu 7 beceriyi çocuklarımıza ister okulda ister evde nasıl kaznadırırız sorusuna yanıt aramamız gerek. Söz konusu olan hepimizin geleceği.

 

HÜRRİYET Selçuk ŞİRİN 11.09.2017

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here