Otomotiv sektörü teknolojik dönüşüme hazır mı?

0

Batarya teknolojisinin gelişmesi, menzil sorununun çözülmesi, sürücüsüz otomobiller konusunda yaşanan çarpıcı gelişmeler otomotiv endüstrisinin merkezinin Silikon Vadisine kaymasına sebep oluyor.

Yeni ve yüksek teknolojiler dünya çapında pek çok sektörde ciddi dönüşümlere sebep olurken, bu dönüşümlerin yıkıcı etkisinin en hızlı görüldüğü sektör otomotiv olarak göze çarpıyor.

Bundan 15 yıl önce var olmayan, Elon Musk’ın vizyonerliğindeki Tesla Motors otomobil piyasasını kimsenin beklemediği şekilde yönlendiriyor. Tesla bugüne kadar göz alıcı ama oldukça pahalı elektrikli otomobillerle karşımıza çıkıyordu. Ne var ki Elon Musk’un 3 yıl önce daha ulaşılabilir elektrikli otomobil vaadiyle tanıttığı “Model 3”, daha üretim bandı ortada yokken 400 bin adetten fazla sipariş aldı. Ve geçtiğimiz hafta itibarıyla şirket ilk siparişleri teslim etmeye başladı.

Batarya teknolojisinin gelişmesi, menzil sorununun çözülmesi, sürücüsüz otomobiller konusunda yaşanan çarpıcı gelişmeler otomotiv endüstrisinin merkezinin Silikon Vadisine kaymasına sebep oluyor. İşte belki de sırf bu yüzden elektrikli ve sürücüsüz otomobil teknolojileri konusunda sıkıntı yaşayan otomotiv devi Ford, geçtiğimiz Mayıs ayında 30 yıllık çalışanı CEO Mark Fields’i görevden alarak, yerine daha devrimci bir lider olarak tabir ettiği Jim Hackett’i getirdi.

Bu dönüşüm tabi ki sadece Ford için geçerli değil. Tüm otomobil devleri artık Google, Apple, Uber, Tesla gibi çok farklı rakipleri (ya da stratejik ortakları) olduğunun farkındalar. Bu durum yeni dönemde bambaşka stratejiler, yeni planlar, ortaklıklar ve yatırımlar anlamına geliyor.

Günümüzde üretim sürecinde veya kullanımda olan milyonlarca benzinli ve dizel otomobil varken tüm sektörün elektriğe dönüşü şüphesiz çok hızlı olmayacaktır. Otomotiv sektörü 2016 rakamlarıyla 4 trilyon dolarlık hacmiyle dünyanın en büyük sektörlerinden biri. Ve bu kadar büyük bir sektörde kökten dönüşümlerin çok hızlı olması mümkün değil. Ama yine de yıkıcı teknolojilerin gücü, çevresel faktörler, müşterilerin beklentileri ve işte Elon Musk gibi bir lider bir anda beklenmedik çalkantılara sebep olabiliyor.

DÖNÜŞÜM NASIL YAŞANACAK?
Burada olası ihtimal çevreye ve insan sağlığına daha duyarlı, teknolojik ve ekonomik güce sahip gelişmiş ülkelerin, elektrikli araçlara geçme yönünde daha hızlı adımlar atması olacaktır. Mevcut kapasitenin büyüklüğünü göz önüne alırsak otomobil endüstrisi kısa dönemde, fosil yakıt kullanan otomobilleri gelişmekte olan veya az gelişmiş ülkelere yönlendirecektir.

Bu konuda Avrupa ülkelerinin önemli adımlara hazırlandığını medyada sık sık duyuyoruz. Son olarak bu hafta içinde İngiltere’nin 2040 yılından itibaren dizel ve benzinli (hatta hibrit) araçların satışını yasaklayacağını, sadece elektrikli araçların satışına izin vereceğini okuduk.

İngiltere bu konuda yalnız değil. Fransa, Almanya, Norveç, İsveç gibi pek çok Avrupa ülkesinde de önümüzdeki 15-20 yılda benzer yasakların uygulanması bekleniyor.

TÜRKİYE DÖNÜŞÜME HAZIR MI?
Türkiye açısından burada iki kritik nokta öne çıkıyor. Öncelikle Türkiye iç piyasasında bu dönüşüme ayak uydurup gelişmiş ülkeler arasında yer alıp çevreye duyarlı elektrikli otomobillere hızlı bir geçiş yapacak mı? Böyle bir geçişte şüphesiz devlet desteğinin önemi yadsınamaz. Gerekli altyapının hazırlanması, vergilendirme sisteminde teşvik edici yöntemlerin seçilmesi önemli hamleler olacaktır.

İkinci konu ise Türkiye’nin ekonomik istikrarını, gelecek planlarını ve istihdam olanaklarını yakından ilgilendiriyor. Türkiye dünyanın en büyük otomotiv üreticilerinden biri. En önemlisi de 2016 rakamlarıyla üretilen araçların yüzde 77’sini ihraç ediyor. Otomotiv Türkiye ekonomisine katma değer ve ciddi anlamda yüksek döviz girdisi sağlayan bir sektör.

Türkiye toplam taşıt araçları ihracatının yüzde 75’ini gümrük birliği ve konum avantajı gibi sebeplerle 27 Avrupa Birliği ülkesine gerçekleştiriyor. Önümüzdeki 10-20 yılda araç sahipliği konusunda devrimsel değişikliklerin yaşanması beklenen Avrupa ülkelerine.

İşte bu noktada çok önemli bir soru aklımıza geliyor. Türkiye ekonomisinin taşıyıcı sektörlerinden biri olan, hem pek çok sektörü besleyen, hem de pek çok sektörden beslenen, dolayısıyla yüzbinlerce vatandaşımıza da istihdam olanağı sağlayan otomotiv endüstrisi bu dönüşüme hazır mı?

Şüphesiz Türkiye’de otomobil üretimi yapan global firmalar bu dönüşümü yakından takip ediyorlar ve hazırlıklarını yapıyorlar. Ancak iş bununla bitmiyor. Otomotiv endüstrisi çok geniş. Sektörle içli dışlı olan, parça üreten, servis sağlayan pek çok yan firma var. Sektörü iyi tanıyan uzmanlarla yaptığım sohbetlerde Türkiye’de pek çok üreticinin bu dönüşüm için bir hazırlığı olmadığını, hatta bırakın hazır olmayı, yaşanan dönüşümden haberi bile olmadığını öğreniyoruz. Bu gerçekten çok ürkütücü. Dünya yıkıcı teknolojik gelişmelerle hızla dönüşüyor ve bizim haberimiz bile yok.

Türkiye’nin otomotiv endüstrisini besleyen tüm bu firmaların AR-GE yatırımlarına öncelik vermesi, vizyoner, bilgi sahibi, dünyayı, teknolojiyi, sektörü yakından takip eden insanları istihdam etmesi gerekiyor. Rekabetin çok büyük olduğu bu sektörde söz sahibi olmak istiyorsak acilen bazı eylem planları hazırlamamız gerekiyor. Hızla dönüşen dünyaya çok kıvrak bir şekilde adapte olup, yaratıcı çözümlerle ortaya çıkmazsak, Türkiye ekonomisinin en önemli taşıyıcı güçlerinden biri hızlı bir çöküş yaşayabilir.

 

HÜRRİYET Ozan ONAT 11.08.2017

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here