“Müthiş Türk”, Dr. Ahmet Kafadar

0

Bu dünyadan bir Türk bilim adamı geçti. Bu müthiş insan, arabaların hava yastığı, pilotların fırlatma koltuğu, paraşütlerin iplerinin dolanmamasını sağlayan tertibatlar, binaların emniyetli bir şekilde yıkılmasını temin eden patlatma sistemleri, NASA’nın kullandığı uzay araçlarında yakıtı biten tankın ayrılmasını sağlayan sistemler gibi yaşamı iyileştiren ve kolaylaştıran çok sayıda buluşu insanlığa armağan etti. Bu yazısında Prof. Dr. türkan Uğur Dai ona hepimiz adına teşekkür etti.

 image003

 

Dünyanın dört bir yanında başarı öyküleri ile ülke bayrağımızı gururla dalgalandıran birçok bilim adamı ve mühendis vardır. Türkiye’nin gururu olan çok önemli araştırmalara ve buluşlara imza atan bu isimlerden biri de, değerli bir girişimci ve bilim adamı Dr. Ahmet Kafadar’dır. Dr. Ahmet Kafadar ve onun yaşam hikayesi, bu ülkeden bilim adamı çıkmaz, bu ülkeden buluşları olan insan çıkmaz diyenlere çok ciddi bir cevaptır.

 

Modern otomotiv endüstrisinde kullanılan, kaza anında hayat kurtaran hava yastığı (airbag), uzay mekiklerinde yakıt tankının yakıtı bittiğinde ayrılmasını sağlayan sistem, gökdelenlerin içeri doğru yıkılmasını ve çevreye zarar vermemesini sağlayan dinamitleme sistemi ve pilotları uçak kazası durumunda yukarı doğru fırlatan kolluk sistemi Ahmet Kafadar’ın buluşlarından bazılarıydı.

Bu müthiş Türk, doğduğu şehir olan Gaziantep’i hiçbir zaman unutmadı. Her yıl 60 bin kişinin yararlandığı Fatma-Hasan Kafadar Sağlık Ocağını kurdu. Ahmet Kafadar’ın öylesine Gaziantep sevgisi ve hasretiyle doluydu ki ömrü yetseydi, yakın dostu, tarihçi Halil İnalcık’a Gaziantep tarihini yazdıracaktı. Ülkemizin bir başka sessiz kahramanı, değerli cerrah ve bilim adamı Prof. Dr. Yılmaz Kafadar, kuzeni, “insan Ahmet Kafadar’ın” çocukluğu, gençlik yılları, çalışma hayatı ve buluşları ile ilgili aşağıdaki anıları bizlerle paylaştı.

 

Ahmet Kafadar 1915 yılında Gaziantep’te doğdu. Çok yaramaz bir çocuktu. Direklerde, ağaçlarda gezdiği için bir lakabı da “Pisik (Kedi) Ahmet” idi. 4 yaşındayken dedesi, Hüseyin Dede bunu fark etmişti. Aile dericilik yapıyordu. O zaman deriler dışkı ve sumakla işleniyordu. Dedesi bir Haziran ayının başında önüne bir yağlık (uzun, geniş bir peçete) bağlayarak “Ahmet sumakların kırıntılarını topla, akşam getir şu sumak kümesine bırak” demişti. Eylül sonuna doğru bir gün dedesi dolabı açmış ve içinden tahta bir kutu çıkartmıştı. Kutunun içi altın doluydu. “Bak Ahmet senin topladığın sumakları sattık ve bu oldu” demişti. “O zaman çalışmalıyım” diye karar vermişti Ahmet Kafadar. İnsanlığa hizmet etmeye yönelik bir çalışma olacaktı bu. “O günden sonra darda kalan insanlara nasıl ulaşabilirim, nasıl yardım edebilirim” diye düşünmeye başlamıştı. Dikkat ederseniz Ahmet Kafadar’ın buluşları hep darda kalan insanları kurtarmaya yönelik. İnanız ki, işte bu gerçek mühendislik. “İnsan yaşamını iyileştirmek, kolaylaştırmak”.

 

Gençlik Yılları

Ahmet Kafadar, Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirmişti. Bakalorya sınavında matematik sorularından birinin yanlış sorulduğunu fark ederek cevap kağıdına “Bu soru yanlış sorulmuştur. Bu sorunun doğrusu şudur, cevabı da budur” diye yazıyor. Ankara bu kağıdı okuyup, itibar ederek onu çağırıyor ve “sen ne olmak istiyorsun?” diye soruyor. Kafadar da, “Ben maden mühendisi olmak istiyorum.” diyerek Fransa’daki Nancy Üniversitesi Maden Fakültesi’ne gidiyor. Orada 4 yıllık eğitimini 2 yıl 8 ayda tamamlayan Ahmet Kafadar, ABD’nin yüksek lisans için açtığı burs sınavını kazanan 50 öğrenciden biri olarak ABD, Denver’a gidiyor.

Orada İngilizceyi 24 günde öğrenen Kafadar, maden fakültesinde master’a başlıyor. Aklındaki araştırmayı anlatıp projesini sunduğunda Dekan bey, “Bizim laboratuvarlarımız sana yetmeyebilir. Seni Chicago’ya göndereceğiz” diyor. Ahmet Kafadar 4 sömestrlik eğitimini 3 sömestrde tamamlayarak Dekanın kürsüsüne asistan olarak kabul ediliyor.

 

“Bu arada Ahmet Kafadar, Maryanna adında bir kız ile tanışmıştı. Kafadar, Dekana Maryanna ile evlenmek istediğini söylemişti. Dekan da “Ama bu madencinin kızı” deyince Ahmet Kafadar bir maden işçisinin kızı zannederek “Fark etmez, evlenmek istiyorum. Çok sevdim ben.” diye ısrar etmişti. Bunun üzerine Dekan “Peki, gidip kızın babasıyla konuşayım” diye yanıt vermişti. Ancak kızın babası Denver yakınındaki City of Golden’da altın madenlerinin sahibiydi ve Maryanna da tek çocuğuydu. Muazzam bir servetleri vardı fakat Ahmet Kafadar bunu bilmiyordu.

 

Kızın babası İrlanda kökenli dindar bir Anglikan’dı. Aynı zamanda Dekanın da arkadaşıydı. Dekan gidip konuşmuştu fakat Maryanna’nın babası bağırarak “Hele bir Müslüman’a… Mümkün değil” demişti. Bunun üzerine Dekan “Sana şunu söyleyeyim. Bize geldi. 1 yıl 8 ay geçmedi bana asistan oldu. Büyük bir projede çalışma yapacak. Böyle bir insanı hiç değilse bir gör” demiş ve Ahmet Kafadar için bir randevu almıştı. Ahmet Kafadar, Maryanna’ın babasını ziyarete gittiğinde çok olumlu bir intiba bırakmış olmalı ki kızın babası “Bizim mahalledeki şu papaza gideceksin ve Anglikan olacaksın. Maryanna’yı sana o şartla vereceğim” demişti. Kendisine tarif edilen papaza giden Kafadar’ın orada ne konuştuğu bilinmiyor ancak papaz gelip kızın babasına “İstersen kızını ver istersen verme ama bu gencin inancına karışma.” dediği söyleniyor. Çünkü Ahmet Kafadar Kurban Bayramı’nda kendi kurbanını kesen, hiç kimseye göstermeden namazını kılan, duasını eden bir insandı. Bunun üzerine Maryanna’nın babası “Peki” deyince evlendiler. Şirin, Karen, Charles ve Jimmy adında dört çocukları oldu”.

 

Çalışma Hayatı ve Buluşları

Ahmet Kafadar Üniversitedeki çalışmalarından sonra Denver’da OEA firmasını kurdu. Denver’daki fabrika 26 bin dönüm üzerine kuruluydu. Chicago’da da bir fabrikası vardı. Bünyesinde 2 bin 18 araştırmacı çalışıyordu. Bütçesinin yüzde 38’ini araştırmaya ayırıyordu. İnovasyona, araştırma ve geliştirme çalışmalarına çok önem veriyordu. Gelişmiş ülkelerden demode kopya çekmenin yanlışlarını anlatırdı.

 

Uçaklarda düşme anında pilotu oturduğu yerle beraber fırlatan ve paraşütün de açılmasını sağlayan bir mekanizmayı, airbag sistemini, paraşütlerde meydana gelen dolanma tehlikesinin ortadan kaldırılmasını, gökdelenlerin içe dönük olarak yıkılmasını Ahmet Kafadar buldu. Uzay mekikleri ve uçaklar için hassas parçalar üretti. Illinois Institute of Technology’de çalıştıktan sonra 1957 yılında OEA şirketini kurdu.

 

Ahmet Kafadar’ın şirketi 1987’de borsaya açıldığında şirketinin hissesi 9 centti. 1992’de ise 27 dolara çıkmıştı. ABD tarihinde borsada bu kadar hızlı fırlayan ilk firma olduğu için Ahmet Kafadar ödül almıştı.

OEA hisselerinin hava yastığı nedeniyle Amerikan borsasında tavan yaptığı 1990 yılında hava yastığı kullanım oranı Chrysler otomobillerinde yüzde 93, Ford’da yüzde 38, General Motors’da yüzde 15 olmasına rağmen OEA’nın bu ürünle sağladığı yıllık yeni gelir 100 milyon dolardı.

Aynı yıl Toyota da OEA müşterileri arasına giriyordu ve borsa uzmanları OEA’yı en iyi yönetilen şirket seçiyorlardı.

image007Ariane Space şirketinin büyük ortakları olan, Osmanlı Bankası’nın kurucu ailesinden Kont Pillet-Ville ve National Geographic Magazine’in kurucu ailesinden Kontes Elizabeth ile ortaktı. Dostları arasında Rockefeller ailesi olan Ahmet Kafadar üst düzey bir dünya vatandaşıydı. Ancak Türkiye’den gelen akrabalarına ve ABD’deki dostlarına kendi elleriyle çiğ köfte yapacak kadar da Antepli’ydi.Bu resimde Ahmet Kafadar beyin yakın akrabası Prof.Dr.Yılmaz kafadar ve sayın eşi Gönül Kafadar’ı görüyorsunuz.

Dr.Ahmet Kafadar yaşamı boyunca çocukluğundaki inanç ve motivasyonla insanlara yardım edebilmek için çalıştı.

İnsanlığa hizmet eden bir mucidi 17.01.1998 de kaybettik.

Hatıranız önünde saygı ile eğiliyor ve sana çok teşekkür ediyoruz.

Dr. Ahmet Kafadar ile ilgili 31.01.1998 de New York Times’da çıkan bir yazıyı aşağıdaki bağlantıdan okuyabilirsiniz. 

http://www.nytimes.com/1998/01/31/business/ahmed-d-kafadar-82-led-development-of-triggers-for-air-bags.html 

BİLİM VE BİLİMADAMI  18.04.2016

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here