‘Yazılım stratejimiz yönlendirici merkezi iyi kavramalıdır’

0

Uyumsoft’un kurucusu Mehmet Önder, ‘Yazılım stratejimiz yönlendirici merkezi iyi kavramalıdır’ diyor.

Ürünlerin doğasını değiştiren ve insanlığı yeni bir dünyaya doğru taşıyan “yazılım” konusunu iyi bildiklerine inandığım uzmanlarla söyleşi yapıyorum. Uyumsoft’un kurucusu Mehmet Önder’in uzun yıllardır bu konuda çalıştığını biliyorum. Davutpaşa’da Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Teknokent’ inde güzel bir mekanda buluşuyoruz. Çok eski tanışıklığın, ayrıca aynı topraklarda doğmuş olmanın yakınlığıyla her konuda otosansür gölgesini düşünmeden konuşuyoruz. Mehmet Önder’ in anlattıklarının tümünü aktarmam mümkün değil, yazının sınırlarını çok aşar. Anlatılanları beş alt başlıkta toparlayacağım: “Akıllı iş kavramını içselleştirmeliyiz”, “bilişim ve yazılımda yönlendirici merkez”, “Türkiye gelişmelerin neresinde?”, “ ulusal yazılım stratejisini paylaşmanın etkisi” ve “ harekete geçerek ne yapmalıyız?”

”Akıllı iş kavramını” içselleştirmeliyiz

Mehmet Önder, “akıllı imalat” ve “endüstri 4.0” konularında yazdıklarımın yakın tanıklarından biri. Tilkinin üç düşü varmış, üçü de tavuklarla ilgiliymiş. Bizimki de öyle. Önce kendi ilgi alanımdaki soruları yöneltiyorum ama, sorulara yanıt vermede ustalaşmış, hemen kendi bildiği alana taşıyor konuyu. Amerika’da yaptığı gözlemlerden yola çıkarak, bir üst kavram olan “akıllı iş kavramını” uzman çevrelerin ve iş dünyasının içselleştirmesinin önemini anlatarak söyleşiye dalıyor.” Bütüncü, kapsayıcı anlayışla kavramları içselleştiremezsek, iş dönüp dolaşıyor slogan düzeyinde kalıyor. Sloganlar ciddi anlatımların önüne geçince, birbirimize bir şeyler söylüyoruz ama ortak değer, ortak irade ve ortak sonuçlar yaratamıyoruz.”

Önder’ in bu genellemesine katılıyorum. Biliyorum ki, insanlar karşılaştığı olayları adlandırıyor, adlardan kavramlar üretiliyor, kavramlardan düşünceler türetiliyor ve düşüncelerden de davranışlarını yönlendiriyor. Üst düzeyde “akıllı iş”, daha altta “ akıllı ve bağlantılı ürün”, “analitik”, “endüstri 4.0”ve “akıllı imalat” kavramlarının içeriklerini oluşturan bileşen ve bağlamlarını zihinlerde netleştirmemiz çok önemli. Önder’in “akıllı iş kavramının” içselleştirilmesine ilişkin önerisini o nedenle önemsiyorum.

Kavramların içerik ve bağlamlarını netleştirmek önemli olduğu kadar, bir olguyu yaratan, geliştiren ve yönlendiren güçleri de iyi tanımak gerekir. “Bilişim ve yazılımda merkezi gücü” iyi seçmeli, iyi gözlemeli ve en üst düzeyde yararlanmalıyız.

Bilişim ve yazılımda yönlendirici merkez

Mehmet Önder’e, “Bilişim ve yazılım alanında dünyayı hangi merkez yönetiyor?” sorusunu yöneltiyorum. Yanıtlıyor: “Büyük fotoğrafa bakmalıyız. Bilişim ve yazılımın kalbi, merkezi hala daha ABD. Oradan baktığımızda Türkiye çok küçük gözüküyor. Bırakınız Türkiye’yi Almanya bile küçük kalıyor. Bilişim, yazılım ve bilginin domine edildiği yer ABD. Bilişim eğilimini AB ülkeleri kaçırdı; Çin ve Hindistan ise gelişmeleri yakalayan iki büyük ülke. “Diğer teknoloji üreten odakları da soruyorum Önder’e. Yerinde yaptığı gözlemlerini paylaşıyor: “ABD’de gelişmeleri prototip kabul etmeliyiz. Alman modelinin dışa bağımlı olduğu kanısındayım. Makine imalatı ve diğer sektörlerimizi geliştirmeliyiz ki sürdürülebilir gelişmeyi besleyen talep yaratmış olalım. Orada piyasa yapıcı kuruluşlar çevrelerinde çok sayıda küçük ve orta ölçek işyerini toparlayarak gelişmelere önderlik ediyor. Bu yapıyı gözden kaçırmamalıyız.”

Hakim ülkelerin uygulamalarına kızarak, kendimize düşman yaratarak sorunlarımıza doğru çözümler üretemeyiz. Merkez ülkelerin ne yaptıklarını iyi analiz ederek, boşluklarını yakalayıp ona göre strateji geliştirmek zorundayız. Uzakdoğu halklarının dediği gibi:” Düşmanını öğretmen yapmasını beceremeyen birey de,topluluk da toplum da bir yere varamaz!”

Türkiye gelişmelerin neresinde?

Söyleşilerdeki merkez düşüncemiz, üretimin kılcal damarlarını oluşturan üreticilerin birikim ve deneyimlerinin ulaştığı genellemelere erişmek. Türkiye’nin gelişmelerin neresinde olduğunu anlamak istiyoruz. Mehmet Önder de gözlemlerini ve genellemelerini içtenlikle bizimle paylaşıyor: “Türkiye’nin insan kaynağının görece genç olması önemli bir potansiyel. Doğu Avrupa’dan Çin’e kadar büyük bir coğrafyadayız, coğrafi konumumuz çok iyi bir yerde. Bu coğrafyada Çin ve Hindistan’ dan sonra en iyi durumda olan ülkeyiz ama yeterli görmemeliyiz, alacağımız ciddi yol var. Pazarımızın açık ve büyük potansiyeli olduğu çok net. Sorunumuz gerçekleri dikkate alan bir stratejiye sahip olma ve arkasında durabilmemizdir.”

Sonra önemli bir saptamasını daha aktarıyor: “Türkiye rekabet edebilir alanları keşfinde hızlı davranmalı. Benim aklıma ilk gelen alanlar oyun, eğitim, finansman projeleri, satış platformları, biomedikal ve tarımsal uygulamalar. İş-odaklı yazılıma odaklanarak üretkenliği, verimliliği artırma ülkemizin çok önemli gündem maddesi olmalı.”

Sektörde yetişmiş insanların merkez ülkelere beyin göçünün etkilerini de tartışıyoruz Önder diyor ki: “Hindistan yazılım, hizmet, satışa odaklı. Önce ABD’ nin insan kaynağını sağlıyor ama sonra da tersine beyin göçü ile ülkesini geliştiriyor. Türkiye’den gidenlerin kalış oranı yüksek, Hindistan’a dönüş hızlanmış durumda. Ülkemizde kamu da özel kesim de yazılım riskini üstlenmek istemediği için dışardan almayı tercih ediyor. Karar vericiler kendi kariyerlerini güven altına almak için yerli üretimi tercih etmeyebiliyor. Aracı firmalar da kolay yolu seçtikleri için dışardan satın alma eğilimini besliyorlar. Yüksek kalite ürün, yüksek kar ama ülkenin orta ve uzun vadede ödediği ve ödeyeceği bedel giderek artıyor.”

“Mesajı aldım” diyorum ama, sadece sorunu belirlemek yetmiyor; neleri, nasıl yapacağımızı da söylemek gerekiyor.

Ulusal yazılım stratejimizi paylaşmalıyız

Türkiye’nin sektörle ilgili tanımlanmış, paylaşılan, kapsayıcı ve etkili bir stratejisi olup olmadığını da öğrenmek istiyorum. Mehmet Önder içtenlikle anlatıyor: “Türkiye’nin veri toplama stratejisi yok. Devletin topladığı da ‘gizli veri.’ Ülkemizi dünya ile eş zamanlı ilişkilendirmeliyiz. Yapay zeka, otomasyon, bağlantı ve yeni bir üretim yapılanması gündemde. Google ve Facebook servis gücünü artırmak için yeni girişimlerde bulunuyor. Bütün bu gelişmeler ilgi menzilimizde olmalı ki Türkiye gelecekte doğru bir konumlama yapabilsin. Rekabetçi olabilmemiz için elektronik, mekanik ve yazılımın bir birini bütünlemesi gerekiyor. Bu konuda Çin’in, Hindistan’ın, Almanya’nın, Tayvan’ın ne yaptığını iyi okumak, iyi bilmek ve gereklerini de tam zamanında harekete geçerek yapmak gerekiyor.”

Önder ne yapılması gerektiğini de sıralıyor: “Projelerde önce kendi iç pazarımızın dinamiklerini harekete geçirmeli, sonra da çevreye açılmalıyız. Her alanda olduğu gibi fizibilite anlayışını öne çıkarmalıyız. Projelerin ‘başlangıç noktasına hassas bağlılığı’ önemli. ‘Start-up’ imkanları, pazarın yapısı, pazarla üreticiyi buluşturma, sermayeye erişebilirlik konuları üzerinde net bilgiyle koordinasyon ihtiyacı var. Siyasi irade, bürokrasi, girişimciler, sivil inisiyatifler ve medya ortak stratejiyi güçlü biçimde desteklemeli, kapsayıcı bir anlayış toplumun derinliklerine sinmelidir ki başarılı olma şansımız artsın.”

Ezeli ve ebedi sorunumuzu da soruyorum: “Üniversite-iş dünyası ilişkisinde gelişmeler var mı?” Sandalyesine yaslanıyor; yüz ifadeleri değişiyor ve diyor ki, “Üniversite ile iş dünyası etkileşiminde başarılı olduğumuzu söylemek güç. Eğer zamanında gelişmeler iyi izlenseydi, veri tabanı ve işletim sistemlerinde treni kaçırmazdık. Ne yazık ki orada treni kaçırdık. Bunda üniversitelerin payını sorgulamak gerekmez mi?”

Harekete geçerek ne yapmalıyız?

Yazılım sektörünün yapısal ve ekonomik özelliklerini de öğrenmek istiyorum Önder’den. Bakış açısını şöyle yansıtıyor: “Yazılım sektörü stratejik sektördür. ‘Strateji fark yaratma ve en az kaynakla en etkili sonuca gidecek yolu bulmaktır.’ Türkiye orta gelirli ülke olmayı aşacaksa, mekanik, elektrik ve elektronik teknolojilerinin hepsinin ‘ara yüzü’ olan, hepsinin işlevselliğini artıran, değer üretmenin vazgeçilmez aracı olan yazılım konusunu ele almak zorundadır. Etkin bir yazılım geliştirme altyapısı olmadan, geleceğin akıllı iş, akıllı bağlantılı ürünlerin yaratacağı yeni rekabet koşullarına uyum sağlamak güçleşir. Bu konuda en önemli adım, yazılımın ‘stratejik sektör’ olarak kavranması, gereklerinin yerine getirilmesidir. Bu sektörün kalkınmanın önemli bir kaldıracı olduğu noktasından hareket etmeliyiz. Yazılım insan yaşamını her alanda kolaylaştıran, zenginleştiren ve refahını artıran bir araç.”

Yazılım üretiminin ekosistemini oluşturmayı tartışırken de Önder’den aldığımız yanıt şöyle: “Rekabetçi olabilmemiz için elektronik, mekanik ve yazılımın birbirini bütünlemesi gerekiyor. Bu konuda Çin’in, Hindistan’ın, Almanya’nın, Tayvan’ın ne yaptığını iyi okumak, iyi bilmek ve gereklerini de tam zamanında harekete geçerek yapmak gerekiyor. Ayrıca, her şey veriye dayalı. İnsanın yetkinliği, toprağın verimi, işletmenin karlılığı, sağlık sisteminin etkililiği ve benzeri her şey. Savunma gibi hayati bir konu bile veriye dayalı. İnsan gövdeleri değil, insan aklı savaşıyor zamanımızda. Big Data konusu kafamızda netleşmeli, bu girdinin kullanımında geç kalmamalıyız.”

Yazılım sektörü

Aktörlerin beklentileri

Devletin bilişim stratejisinde “savunma sanayi strateji önemli” ama, Türk yazılım firmaları yeterince yer alamıyor. Savunma sanayiine iş yapmak çok zor, derinlik istiyor. Ayrıca savunma sanayiine çözüm üretmek için Türkiye’de bir kaç firmaya iş üretmek zorunda. Söz konusu firmalarla iş yapmak ve sürdürülebilir olmak çeşitli nedenlerle zorluk yaratıyor.

Yazılım sektörü sadece yazılım olarak algılanıyor; oysa işin bileşenlerine bakıldığında, yazılım %40, hizmet ve tasarım %60 paya sahiptir. Hindistan örneği bunun kanıtıdır. Sektörün devlet tarafından temsilcisi yok. Sektörün Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda bir genel müdürlük ve Başbakanlığa bağlı bir ajans veya daire başkanlığı seviyesinde temsil ediliyor. Bu sektörde başarıyı yakalayan ülkeler, bakanlık seviyesinde yönetilmektedir.

Devlet destekleri çok kısıtlı olup itibari değerini yitirmiştir. Türkquality destekleri altında verilen destelerde tümüyle yabancı firmaları desteklemektedir. Yerli firma desteği, yerini yerli ürün desteğine dönüştürmelidir.

5G teknolojilerinin 5-10 yıl arasında dünyada alt yapısı tamamlanmış olacaktır. Bu teknolojik değişim, iş yapış tarzı, verimlilik, politika, siyaset ve toplumsal yaşamımızda şu ana kadar yaşadıklarımızdan çok daha fazlasının yaşanmasına sebep olacaktır. Ayrıca yüzlerce ve binlerce iş fırsatlarının oluşmasını sağlayacaktır

 

DÜNYA Rüştü BOZKURT 08.10.2016

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here