Pek yakında havalimanları şehir merkezlerine gelebilir. Hemen öyle kaşınızı kaldırarak, “Olmaz öyle şey!” demeyin… Uzmanlar, gökyüzüne uzanan dikey havalimanı konseptleri üzerine düşünmeye başladı bile. Bu tasarılar hayata geçirildiğinde, hayat hepimiz için, en azından bu konuda epeyce kolaylaşacak demektir
Havalimanlarının bugünkü konumlarına ulaşmalarının tarihi çok eski sayılmaz. 20. yüzyılın başlarında ilk uçaklar gökyüzüyle buluştuğunda, havalimanları oldukça sade, minimum altyapı gereksinimiyle dairesel veya tercihen düz bir pist, basit hava trafik kulesi ve birkaç küçük bakım onarım tesisinden ibaretti. Yüzyılın ikinci yarısında ise hava trafiği yoğunlaştı, uçaklar ve havacılık endüstrisi gelişti. İniş ve kalkış esnasında sorun olan rüzgârlar ve olumsuz hava şartları etkisi aza indirildi. Böylece pistler ve meydanlar teknolojik donanımlarla önem kazanmaya başladı. Artan hava trafiğiyle birlikte havalimanı arazilerinin büyük bölümü terminal binaları ve uzun pistlerle ayrıldı. Üçüncü jenerasyon havalimanları ise 21. yüzyıl içinde şekillenecek. Pek çok farklı alanda uzman, bugünün altyapısının gelecekte hayata geçirilecek tasarımlara nasıl entegre edileceği üzerine kafa yoruyor. Daha büyük binalar, daha iyi ve esnek terminaller, çoklu pistler önümüzdeki süreç için iyi fikirler gibi görünüyor olsa da bu tespitler, gelecekteki havacılık faaliyetlerinin günümüzdekine benzer olacağı varsayımına dayanıyor.
Ama eğer öyle olmazsa? Ya üretilen yeni nesil uçaklar 2050’de tamamen dikey iniş kalkış yapabilme yeteneğine sahip olur ve uzun pist gereksinimi biterse? Böyle bir gelişme havalimanı sistemlerinin çoklu pistlere ve geniş alanlara ihtiyacını ortadan kaldıracak. Bu da havalimanlarının dünya üzerindeki fiziksel ayak izlerini ciddi şekilde azaltabilir. Tasarım açısından dünyadaki havalimanlarında bir sonraki adımın ne olacağı tartışılmaya devam ediyor. Bu tartışmayı son dönemde ilginç bir fikir somutlaştırdı. Dikey havalimanları, ticari havacılığın uzun vadeli planları arasında öne çıkıyor.
YOLCULU DİKEY UÇUŞLARI BEKLEYİN
Tiltrotor denilen uçak ve helikopter karışımı melez hava araçlarının ticarileşmeye başlaması ve temel ulaşım araçları haline gelmesi neticesinde de havalimanlarının fiziki değişimlere uğraması kaçınılmaz olacak. Tiltrotorlar geleneksel sabit kanatlı uçakların hız ve irtifa aralıklarını kaybetmeden, helikopter özellikleriyle birleştirilip farklı özellikler kazanmasının üzerine rekabet şansı yakalayarak, ticarileşme sürecine girerse sektörde dengeler alt-üst olacaktır. Tiltrotor fikirleri ve çeşitli deneysel üretimleri, 1930’lara kadar gidiyor. Özellikle askeri havacılıkta daima ilgi çeken bir fikir dikkat çekti. Son 5-10 yıllık süreçte de pek çok farklı projenin içerisinde hayata geçirme çabası sürüyor. Öyle ki, 2016 yılı içinde, Amerikan Havacılık Dairesi (FAA) ilk sivil tiltrotorun sertifikasını vermeyi planlıyor. Mevcut tiltrotor tasarımları, geniş gövde uçakların taşıdığı yolcu sayısını alabilecek kapasiteye uygun görülmese de kısa mesafeli destinasyonlardaki operasyonları optimize etmek için önemli bir potansiyel taşıyor.
HAVALİMANLARI ŞEHİR MERKEZLERİNE DÖNEBİLİR
İşte böylesi bir durumda geniş binalar yapmak yerine yukarıya uzayan dikey havalimanları konseptlerini düşünmeye başlamak gerekecek. Eğer dikey iniş kalkış gerçekliği bu kadar yaygın şekilde hayata geçecek olursa, şu anda şehir merkezinden hızla uzaklaştırılmaya çalışılan havalimanlarının yeniden şehir içlerine taşınabileceği ve yolcular için hayatı oldukça kolay hale getireceği düşünülebilir. Yani günümüzün heliportlarının geniş ölçekte havalimanları haline getirilmesinden bahsedebiliriz. Planlanan tiltrotorların 150’ye kadar yolcu taşıyabilme kabiliyetiyle, mevcut havalimanlarında operasyonlara başladığında, büyük uçakların arkalarında bıraktığı vorteks etkisi gibi çeşitli etkiler sebebiyle ilk başlarda havalimanı trafiği içinde bir yoğunluk oluşturabilir. Böylece şehir merkezlerinde, içinde havalimanlarını tüm altyapılarıyla birlikte barındıran gökdelenler inşa etme devri başlayabilir. Hatta otobüs, metro, taksi ya da otopark ulaşım modlarını barındıran şehre entegre yeni havalimanı modelleriyle de tanışabiliriz.
NASA ve Agusta gibi şirket ve kuruluşların sağladığı bilgiler doğrultusunda konsept tasarımı yapılan dikey havalimanları tahlil edildiğinde, geleceğin tiltrotor üreticilerinin yeni meydan işletmecisi olması da muhtemel. Bu tasarımların faydalarını görmek için Madrid’in Rafael del Pino Vakfı mühendislik öğrencileri, Londra Şehir Havalimanı’nın (LYC) 2015 yılındaki 35 bin uçak hareketi ve 4 milyon yolcu sayısından oluşan profilini incelemiş. Bu ölçekte bir havalimanı için 1200 araç park alanı, 39 bin metre terminal alanı ve 8 uçak park alanı olması gerektiği sonucuna ulaşılmış. Yeni havalimanı modelinde belirtilen uçak park alanları, kalkış platformuna bir asansör yardımı ile bağlı olacak, hava ve çevre şartlarına göre uçuşa elverişli noktalara yönlendirilebilecek. Dikey tasarım hayata geçtiğinde, üzerinde inceleme yapılan mevcut havalimanının bugün için kapladığı 40 hektarlık alanda gerçekleşen tüm faaliyet, Londra’nın göbeğinde 17 farklı seviyesi olan toplam 135 metre uzunluğunda bir gökdelende gerçekleşebilecek.
Bugünden bakıldığında çılgın projeler gibi görünen dikey havalimanları hayata geçer mi? Ya da biz görür müyüz? Bir fikir beyan etmek zor, ama havacılık sandığımızdan çok hızlı bir şekilde gelişiyor. Geleceğini çok daha ilginç projeler de süsleyebilir.
HABERTÜRK Güntay ŞİMŞEK 23.07.2016