İnovasyon Rüzgârı

0

Almanya, nükleer enerjiden uzaklaşırken, rüzgâr gibi yenilenebilir kaynaklardan daha fazla faydalanmanın yollarını arıyor. Bunun da yolu teknolojiden geçiyor. Açık denizde kurulan santrallar ve yeni depolama yöntemleri gibi gelişmelerle bir teknoloji dönüşümü de rüzgâr enerjisinde yaşanıyor.

 

Yenilenebilir enerjiye büyük yatırım yapan Almanya, rüzgâr enerjisinde bir yandan üretim maliyetlerini düşürmeye, diğer yandan da inovasyonu arttırmaya odaklanıyor. Yenilenebilir enerjiye geçişin sorunsuz gerçekleşmesi için ülkede, türbinlerden, depolamaya pek çok alanda yeni model ve ürün geliştiriliyor. Bugün Avrupa’da yaklaşık 250 bin kişiye istihdam ve elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 11’ini sağlayan rüzgâr enerjisi, artık dev bir endüstri. Ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin beşiği Almanya’da sektörü geleceğe hazırlamak için hummalı çalışmalar yapılıyor. Örneğin Hamburg’daki yeni teknoloji merkezi “Enerji Kampüsü”, kendini yenilenebilir enerjinin minyatür “silikon vadisi” olarak tanımlarken, burada depolamadan, türbinlerin kanatlarının sesini azaltmaya birçok konuda araştırma yürütülüyor. Bir zamanlar hayal bile edilemeyecek teknolojiler yavaş yavaş hayata geçiyor.

 

Rüzgâr enerjisinin en büyük fuarlarından WindEnergy Hamburg, eylül ayında dünyanın dört bir yanından sektör temsilcilerini ağırlamaya hazırlanıyor. Fuardan önceHürriyet’in de dâhil olduğu gazeteci grubuna, Avrupa’nın rüzgâr başkenti olarak anılan Hamburg’da rüzgâr enerjisi sektöründe yaşanan gelişmeler anlatıldı. 2008 krizinin ticareti azaltmasıyla, ekonomisini canlı tutmak için yenilenebilir enerjiye yönelen Hamburg, son yıllarda Siemens, Nordex, Areva gibi devlerin de merkezi veya rüzgâr enerjisi üssü olmaya başladı. Ancak rüzgâr enerjisi artık daha çok Çin ve Hindistan gibi ülkelerde büyüyor. WindEurope CEO’su Giles Dickson, “Geçen yıl sektör 23 milyarEuro’luk yeni yatırım çekti. Yenilenebilir enerji artık Avrupa’nın elektriğinin yüzde 29’unu sağlıyor, bu rakam 2030’a kadar yüzde 50’ye çıkacak. Bu çok ciddi bir iş. Artık yükselen ekonomiler de rüzgâra yoğun yatırım yapıyor. Örneğin Çin’de geçen yıl 30 gigavat (GW) yatırım yapıldı ve kurulu güç bakımından Avrupa’nın tamamını geçti” dedi.

 

AÇIK DENİZDE ELEKTRİK ÜRETİMİ

Siemens’in Rüzgar Enerjisi ve Yenilenebilir Bölüm Başkanı Markus Tacke ise rüzgarın bugün en düşük maliyetli yenilenebilir enerji kaynağı olduğunu söyleyerek, “Bir süredir sektörün gündeminde daha uzun kuleler, daha geniş kanatlar vardı, artık dijitalleşme de oldukça önemli. Aynı türbinlerle büyük veri (big data) teknolojileri kullanarak elektrik üretimini arttırabiliriz” şeklinde konuştu. Diğer yandan açık denizde rüzgâr enerjisinin de giderek önem kazandığı vurgulandı. Bu kapsamda Sabancı’nın Enerjisa’daki ortağı Alman E.ON’un, Kuzey Denizi’ndeki ‘Amrumbank West’ isimli açık deniz rüzgâr çiftliği, havadan gazetecilere gezdirildi. 80 türbinden oluşan rüzgâr çiftliği, yaklaşık 300 megavat (MW) kurulu gücünde ve 300 bin civarında konutun ihtiyacını karşılayacak miktarda temiz elektrik üretebiliyor. 4 bin 700 futbol sahası genişliğinde bir alana yayılan çiftliğin toplam yatırım hacmi ise 1.3 milyardolar. E.ON yetkilileri, 30 metre su derinliğine inşa edilen açık deniz santralinin işletme ve bakım maliyetlerinin biraz yüksek olduğunu, mesela acil durumlarda ulaşabilmek ve zor hava şartları için 365 gün boyunca helikopter ve ekip beklediğini anlatıyor.

 

YARASALARI TÜRBİNLERDEN UZAKLAŞTIRAN PROJE

HAMBURG’un yeni ‘Enerji Kampüsü’nde, rüzgâr ve akıllı şebekelere yönelik çeşitli laboratuvarlar bulunurken, araştırma amaçlı bir rüzgâr çiftliği de inşa edilecek. Kampüsü yöneten Profesör Werner Beba, burada şirketler ve bilim insanları arasında işbirliği yapıldığına dikkat çekerek, birçok şirket ile farklı konularda proje yürüttüklerini söylüyor. Beba, “2022’de nükleeri kapatıyoruz. Bu sanayileşmiş ülkeye nasıl kesintisiz elektrik sağlayacağız? Eğer enerji dönüşümünü yaşayacaksak, önce insanları ikna etmeliyiz” diyor. Rüzgar çiftliklerinde halihazırda küçük çaplı depolama tesislerinin bulunduğunu kaydeden Beba, bunu daha büyük sistemlere entegre etmek üzere çalıştıklarını anlatıyor. Bir yandan Avrupa şebekesine elektrik ihracatını arttırmayı, diğer yandan mevcut altyapıyı akıllı çözümlerle iyileştirmeyi hedeflediklerini belirten Beba, üzerinde çalıştıkları bazı diğer projeleri ise şöyle açıklıyor: “Rüzgâr çiftliklerini akıllandırıyoruz, böylece dalgalanan şebekenin taleplerine daha iyi cevap verebilecekler. Sistem frekans dengesizliğini nasıl azaltabiliriz diye çalışıyoruz. Bir de yarasaların rotasıyla ilgili çalışmamız var. Radarları olmasına rağmen yarasalar gece türbinlere uçuyor. Çünkü türbindeki böcekleri takip ediyorlar. Farklı ısılarda ışıklı çubuklar dikerek, böcekleri ve yarasaları başka alana çekiyoruz. Ayrıca akustik kameralar kullanarak, türbin sesini azaltmaya yönelik de çalışmalarımız var.”

 

DEV TÜRBİN TESTE BAŞLADI

FRANSIZ Areva ve İspanyol Gamesa şirketlerinin ortaklığındaki Adwen, dünyanın en büyük rüzgâr türbinlerinden birini test etmeye başladı. 2018’de seri üretime geçilmesi planlanan 8 megavat kapasiteli türbin, 88 metre kanat uzunluğuna ve 180 metre rotor çapına sahip. Tüm parçalarıyla toplam ağırlığı ise bin tonu geçiyor. Bu türbinler açık denizdeki rüzgâr çiftlikleri için tasarlanıyor. Büyük olmaları ise maliyet açısından avantaj sağlıyor. Daha yüksek kapasiteli türbinler, aynı miktarda enerji için daha az türbinin monte edilmesi anlamına geliyor, böylece altyapı ve işletme maliyetleri düşüyor. Diğer yandan Siemens’in Gamesa ile Adwen’i de kapsayan büyük bir satın anlaşması imzalayacağı da uluslararası basına yansıdı.

 

HÜRRİYET  18.06.2016

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here