Türkiye’de matematik müfredatının, teorinin tüm öğrencilere ulaştırılmasında sorun var. Bu sorunu aşmak için en iyi metotlardan biri oyunlaştırma. Matematiği bir oyun üzerinde algılamak, matematiğe karşı olumlu duygular oluşturuyor.
Biliyor muydunuz? Türkiye’de bir öğrenci, 1. sınıftan 8. sınıfa kadar her hafta en az 5 saat zorunlu matematik dersi görüyor. Bu da yılda yaklaşık 600 saat matematik dersi demek. Yani Türkiye öğrencilerine Matematik öğretmek için yeterli ders saati ayırıyor gözüküyor. Oysa OECD’nin 3 yılda bir yayınladığı PISA 2016 Raporuna göre bu ders saatlerini iyi değerlendiremiyoruz. Buna göre Türkiye, 64 ülke arasında matematikte 45’inci sırada yer alıyor. Yani bir yerde hata yapıyoruz. Peki, ama nerede? Matematiği neden öğretemiyoruz? Matematik gerçekten çok mu zor? Neden matematik dersi sevilmiyor? Yoksa matematiğe gerçekten ihtiyacımız yok mu? İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Dr. Natuk Birkan İlkokulu ve Ortaokulu Matematik Bölüm Başkanı Halet Sayın ile konuştuk. Öncelikle işin aslı şu: Matematiğe adım attığımız her an ihtiyacımız var. Bu gerçeği kavramak gerekiyor. Buradan hareketle matematiği sevdirmenin her yolu daha kolay işe yarayabilir. Bakın Halet Sayın ne diyor: Matematiği sevdirmenin en önemli etkeni, matematik öğretmenidir. Öğretmenin matematiğe karşı bakışı, öğrenciye aksediyor. Demek ki ilk husus, iyi bir matematik öğretmeni. Fakat bu yeterli değil. Sonra? İyi bir müfredat gerekiyor. Sayın’a göre Türkiye’deki matematik müfredatı başarılı. Ancak müfredatın yani teorinin pratiğe dönüşmesinde ve dolayısıyla tüm öğrencilere ulaştırılmasında bir sorun var. Peki sorun bu nasıl aşılır? Bunun çeşitli yolları var. Bunlardan bir tanesi oyunlaştırma.
Somutlaştırma gerekiyor
Oyun, hayat becerisinde olduğu gibi matematikte de öğrenmenin en önemli arkadaşı olarak görülüyor. Halet Sayın da böyle diyor: Matematiği bir oyun üzerinde algılamak, matematiğe karşı olumlu duygular oluşturuyor. Matematik, oyunla birlikte daha kolay somut hale geliyor. Çocuğun öğrenmesinde somutlaştırma çok önemlidir. Peki, bunu Türkiye’de uyguluyor muyuz? Öncelikle şu var: Matematik felsefesini daha iyi özümseyen, onu kendi yaşamının vazgeçilmezi kılan öğretmen daha etkin öğretme becerisine sahip oluyor. Bir de sadece matematikte değil tüm branşlarda aynı olgu geçerli değil mi? Öğrenmeye-öğretmeye duyulan aşk ve insan sevgisi. İnsana, çocuğa duyulan sevgi var oluşa duyulan hayranlık ve sevgiyle eşdeğerdir. Eğer bir öğretmen bu değerlere sahipse ister matematik olsun ister başka bir bilim alanı sınırsız metot üretebilir. Üretmenin ve öğretmenin sınırı yok. Metotları bulmak sizin hayal dünyasına kalıyor.
Matematik yaparken keyif almalıyız
İTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Dr. Natuk Birkan İlkokulu ve Ortaokulu Matematik Bölüm Başkanı Halet Sayın: Öğrencilerimize edindikleri tüm bu bilgi ve becerileri günlük yaşamlarında karşılaştıkları problemleri çözmek için kullanma alışkanlığı kazandırmayı hedefliyoruz. GEMS, MTW gibi programlarla, öğrencilerin sonuçlara kendilerinin ulaşmasını ve bunları yaparken keyif almalarını istiyoruz. Bizim için önemli olan öğrencilerin yaparak yaşayarak öğrenecekleri etkinlik temelli bir eğitimdir.
Sadece zekilerin işi değil!
Matematik, sadece çok zekilerin başarabileceği bir ders değildir. Bunu şöyle anlatabiliriz: İki şehir arasındaki yolu, her araç kendi kapasitesi kadar hızlı kat edebilir ama dikkatli, kurallara uygun kullanılan her araç menzile ulaşır. Sorun şu ki, biz yavaş araçları beğenmiyoruz. Bu genel kanı oluşturuyor. Oysa hızlı araçların kazaları sıkıntılı olabiliyor. Yavaş araçlarla da yakından ilgilenmek gerekiyor.
DÜNYA Kezban KARABOĞA 02.06.2016