İnovasyon konusunda Harvard Üniversitesi’nden öğrenilecek 7 Ders

0

Jodi Goldstein’ı tanıtmak için 20 yıldan beri ilgilendiği teknoloji girişimciliği kariyerini, tüketici teknolojileri odaklı yatırımcılığa uzanan deneyimlerini, çeşitli girişimlerde lider olarak rol almasını ve 1998 yılında kurduğu PlanetAll isimli sosyal ağı Amazon’a satarak 100 milyon dolar kazanmasını dile getirebiliriz.

Şimdi ise 2011’de kurulan Harvard Innovation Lab (I-lab) isimli, öğrenciler ve girişimciler için ortak çalışma ve öğrenme ortamının başında. Kendisi de Harvard’da MBA yapan Goldstein’in şimdiki görevi öğrencilere yaratıcı fikirler geliştirmelerinde ve bu fikirleri olgunlaştırmalarında yardımcı olmak.

Goldstein bunu yaparken disiplinlerarası bir yöntem izliyor. Patronları üniversitenin diğer 12 bölümünün başı olan dekanlar olduğundan üzerindeki baskıyı siz tahmin edebilirsiniz.

I-lab kurulduğundan beri 600 girişime ev sahipliği yapmış. “Fikirlerin çeşitliliği oldukça fazla” diyor Goldstein, I-lab’ın şimdiki girişimleri “böceklerden lezzetli atıştırmalıklar üretmekten” başlayıp”askerlerin hayatlarını kolaylaştırmaya” kadar uzanıyor.

Yıllar içerisinde Goldstein inovasyon hakkında oldukça önemli dersler öğrenmiş. İşte bu derslerden öne çıkan 7 tanesi burada:

 

Bilgiyi sünger gibi çekin
Gelişime açık insanlar entelektüel olarak merak etmeyi benimserler ve yeni bilgileri sünger gibi çekerek kendilerini geliştirirler. I-lab düzenli olarak programlama ve danışmanlık programları düzenleyerek katılımcılarının öğrenmek istedikleri her türlü bilgiye erişmelerine yardımcı oluyor. Goldstein, I-lab gibi bir inovasyon merkezine erişiminiz olmasa bile sürekli olarak sizi geliştirecek yeni bilgileri aramanın ve yeni yetenekler kazanmaya çalışmanın inovatif olmanın temelini oluşturduğunu söylüyor.

 

Tek bir şeye odaklanmak başlangıç için iyi bir fikir
Büyük fikirler hayal etmek güzeldir ama bir çoğumuz kısıtlı kaynaklara sahibiz. Daha yolun başındayken bir sonraki Amazon ya da Google olmaya çalışmak bize sadece başarısızlık ve bitkinlik getirebilir. Bunun yerine tek bir şeye odaklanarak büyümeyi tercih etmek daha iyi bir yöntem olabilir. Eğer büyük bir fikri ortaya koymaya çalışıyorsanız, önce küçük bir bölümüne odaklanıp onu geliştirmek ve sağlam bir temele sahip olana kadar devam etmek daha iyi bir plan.

 

Rekabet iyidir
İster piyasada ister çalışanlar arasında olsun, rekabet bir aciliyet duygusu ve motivasyon kaynağı olarak gelişimi tetikleyebilir. Goldstein, öğrencilerine girdikleri piyasada aynı fikir üzerine çalışan bir başka rakip bulmanın, başkalarının da bu fikri düşünebildiğinin ve bu fikrin başarılı olduğunun bir göstergesi olduğunu söylüyor. Başarılı olmak için yapılması gereken tek şey, rakibinizden daha iyisini ortaya koymak.

I-labs’in düzenlediği öğrencileri arasındaki yarışmalarda, öğrenciler dünya problemlerini çözmek üzere gruplar oluşturuyor ve bu sorunlara bir çözüm bulmaları isteniyor. Goldstein böyle yaratıcı egzersizlerin ve problem çözme yeteneklerinin inovatif düşünmeye yardım ettiğini söylüyor.

 

Fikirler güzeldir ama değerli olan fikirleri uygulamaktır
Goldstein’in dediğine göre herkes iyi bir fikir bulabilir ama asıl inovasyon fırsatı bu fikri uygulayabilmekte yatıyor. Bir ekip toplamak ve piyasaya sürülecek ürün ya da servisin oluşturulmasını, pazarlanmasını ve ulaştırılmasını doğru uygulamak önemli olan.

 

Kendinizden daha farklı insanlarla zaman geçirin
Goldstein “farklı altyapılardan ve deneyimlerden gelen insanlar ile çalışmak çok önemli” diyor. Eğer aynı deneyimlere ve bakış açılarına sahip, benzer hayatlar yaşayan insanlarla çalışıyorsanız inovasyon potansiyelinizi kısıtlıyorsunuz demektir. “I-lab’ın disiplinlerarası yaklaşımıyla daha önce hiç karşılaşmadığımız insanlarla tanışıyoruz” diyor Goldstein. Sosyal bilimlerde okuyan bir öğrencinin bir kimyacıyla ya da hukuk öğrencisiyle birlikte çalışabileceğini söylüyor. I-lab’dan çıkıp şirket kuran çoğu kişi eğer farklı düşünen insanlarla tanışmasalardı asla doğru fikri ya da girişimi bulamayacaklarını söylüyorlar.

 

Bir işte iyi olmak için ellerinizi kirletmeniz gerekir
“Harvard’a giden insanlar çoğunlukla başarısızlığa alışık olmuyor” diyor Goldstein ve onları başarısızlığa alışmaya teşvik ediyor. Yaratıcı ve inovatif olmak demek, işe yaramayan bir çok şeyi deneyecek olmak demektir. Çalışmayan prototipler geliştirmek, doğru yaklaşımı bulmadan önce yanlış bir çok yaklaşımda bulunmak demektir. Eğer ilk denemenizde başarısız olduğunuz için üzülür ya da duygularınızı incitirseniz asla tümüyle inovatif olmayı başaramazsınız.

“Biz burada insan odaklı ve tasarım odaklı bir çok test yürütüyoruz. Herkese hızlıca başarısız olmaları için şans tanıyoruz ki altı ay boyunca hiç kimsenin almak istemeyeceği bir ürün üzerinde çalışmasınlar.”

 

İnovasyon aklınızda çakan bir yıldırım gibi değil, yavaş yavaş pişen bir kazan gibidir
Goldstein başarılı girişimcileri öğrencileriyle konuşmaları için çağırdığında onlardan “sonsuza dek iyi yaşadılar…” tarzı hikayeler anlatmamalarını istiyor. Aksine nelerin yanlış gittiğini ve bununla nasıl başa çıktıklarını öğrenmek istiyor. Tek gecede kazanılan büyük başarıların aslında uzun başarısızlık ve deneme süreçlerinden sonra geldiğini dile getiriyor.

Goldstein başarıya giden süreç için “Ani başarının bir istisna olduğunu biliyoruz, bu bir kural değil. Kulağınıza hep bu hikayeler geliyor ama gerçek böyle değil. Başarı uzun süren ve sıkı çalışma gerektiren bir süreç” diyor.

Kaynak: 7 Essential Lessons From The Harvard Innovation Lab

 

MYNET Burak DOĞRAMACI  29.04.2016

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here