Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yavuz Akpınar öğrenciler için programlamanın önemini anlattı.
MEB tarafından, ortaöğretimden başlayarak bilgi ve iletişim teknolojileri, dijital okur-yazarlık ve bilgisayar alanlarına ilişkin mevcut öğretim programlarının güncellenmesi yönünde çalışmalara başlandı. Çalışmanın önümüzdeki eğitim-öğretim yılında uygulamaya geçirilmesi planlanıyor.
Bilgisayar programlamanın Türkiye’de eğitim-öğretim müfredatına girmesi konusunda, MEB ile de ortak çalışmalar yürütmüş olan Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yavuz Akpınar ile öğrenciler için programlamanın önemini konuştuk. Akpınar, bilgisayar programlamanın dünyada artık bir kültür haline geldiğini belirtirken, gelişmiş ülkelerle eğitimde rekabet edebilmek için nitelikli içeriklerle öğrencilerin programlama becerisinin geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Programlamanın günümüzde bilgiyi üretmek için kullanılan yeni bir araç olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz Akpınar, Boğaziçi Üniversitesi’nin Eğitim Teknolojileri alanındaki çalışmaları kapsamında, ilköğretim çağındaki öğrenciler ve öğretmenlere yönelik bir dizi eğitim gerçekleştirildiğini belirtti.
Boğaziçi Üniversitesi’nin Google ile işbirliği kapsamında, bilgisayar öğretmeni olmayan 50 branş öğretmenine 2012 ve 2013 yıllarında eğitim verdiklerini ve yeni proje hazırlığında olduklarını anlatan Akpınar, ayrıca, Mili Eğitim Bakanlığı’nın web sitesinde yayında olan, öğrencilerin programlama öğrenmeleri için tasarlanmış Scratch e-öğrenim platformunu da hazırladıklarını ifade etti: Halen günlük 1500 üzerinde kullanıcıya ulaşan eğitim paketi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın EBA (Eğitim Bilişim Ağı) sitesinde erişime açık. Prof. Dr. Akpınar, benzer eğitim paketinin yeni sürümünü hazırlama aşamasında olduklarını sözlerine ekledi.
Prof. Yavuz Akpınar ile ilkokul döneminden itibaren programlama eğitiminin önemine dair konuştuk ve mevcut sisteme dair önerileri ele aldık.
Bilgisayar kodlamayı öğrenmek neden önemli, bu konu ilk olarak eğitimcilerin gündemine nasıl girdi?
Bu fikir 1960’ların ilk yıllarında doğdu. Bilgisayar programlamayı öğretmenin yanı sıra, programlama yoluyla yeni bir içerik öğretebilir miyiz, sorusundan yola çıkıldı. Yani öğrencilere bilgisayar programlamayı öğretmenin yanı sıra fizik, matematik gibi dersleri programlama yoluyla öğretmek fikri ortaya çıktı.
Bilgisayar programlamayı öğrenme etkinliklerinden çocukların keyif alması gerekiyor, bu aşamada devreye oyun programlama giriyor. Bu şekilde sunduğunuzda ve içini kaliteli içerikle doldurduğunuzda öğrenciler programlamayı daha çok seviyor, daha fazla ilgi gösteriyor. Burada artık öğrenciye öğretmen rolü veriyorsunuz. Çocuk konuyu bilen öğretmen davranışlarını simüle ederek, öğrenmesi gereken konuyu bilgisayara öğretmeye başlıyor ve bilgisayarla birlikte öğreniyor.
Peki bu fikir 60’lardan bugüne var ise neden hala eğitimde yaygınlaşamadı?
Bilgisayarların dünyada yaygınlaşması 1980’lerden itibaren oldu. Dolayısıyla bilgisayarların hayatımıza girmesi öyle çok eski değil. Çocukların bilgisayar programlaması kadar, programlama yoluyla müfredatta yer alan matematik ve fen gibi dersleri öğrenmeleri ise bilgisayarların hayatımıza girmesine kıyasla çok daha yeni bir uygulama. Bu yeni uygulamaların program geliştirmeciler, eğitim politikalarını belirleyenler ve nihayet öğretmenlerce benimsenmesi zaman alıyor.
Dünyada ve Türkiye’de kıyaslamalı olarak bu alanda gelişmeler nedir?
Çocuklara bilgisayar programlama öğretmek ile çocuklara bilgisayar programlaması yoluyla temel bilimleri öğretmek birbirinden farklı kavramlar. Çocuklara bilgisayar programlamasını öğretmek dünyada yaygınlaşan bir uygulama, ülkemizde de bazı örnekler oldu. Bir dönem okul programlarına girdi, sonra kaldırıldı ancak şimdi tekrar ortaokul çağından itibaren yeniden müfredata girdi.
Ancak programlama yoluyla fen ve matematik öğretmek dünyada hala çok yaygın değil, ülkemizde de yaygın olduğu söylenemez. Bu alanda ciddi eksiklikler var, bunların başında da öğretmenlerin kodlama konusundaki eksiklikleri geliyor. Fizik öğretmeninin kodlamayı bilmesi lazım ki öğrencisine o türden etkinlikler yaptırabilsin. Eğitim dünyasında bir süredir proje tabanlı öğrenme gibi yaklaşımlar uygulanıyor. Bunun bir türevi olan ve birkaç yıl önce Kuzey Amerika’da ortaya çıkan uygulama türünde; fen, matematik, mühendislik ve teknoloji gibi disiplinler belli bir projede işlenerek öğrencilerin proje tabanlı eğitimlerle içerik öğrenmesi sağlanıyor. Proje tabanlı öğrenmenin bu çok disiplinli formu bir programlama ile öğrenmeyi yeniden kıymetli bir etkinlik türü haline getirdi.
Diğer yandan bilgisayar programlama yoluyla veya çok disiplinli içerikler öğretmek hem öğretmen hem de öğrenci açısından zaman alıcı bir etkinlik türüdür. Mevcut müfredat içinde buna zaman ayırmaya her öğretmen yanaşmayabiliyor. Öğretmenlerin programlama alanında yeni düzenekleri denemeleri için onlara fırsat ve yeterince zaman verilmesi lazım. Öğretmenlerin teknolojiyi ya da akıllı tahtayı kullanmayı bilmediği gibi bazı yapay problemler dile getiriliyor. Bu problemler kolayca aşılır. Öğretmenlerin bir kısmı akıllı tahtasız da nitelikli öğrenmeyi sağlayabileceğini düşünüyor, bir kısmı eğitim teknolojisinin öğrenmeye katkısının sınırlı olacağını düşünüyor, bu argümanların haklılık payı olabilir. Ancak, ben, kaliteli yazılım içeriği olması halinde öğretmenlerimizin bu alanda fikir değiştirerek daha başarılı olacaklarına inanıyorum. Bu doğrultuda epey kanıtımız var.
‘’Evinde bilgisayarı olmayan çocuklara programlama öğrettik!’’
Boğaziçi Üniversitesi’nin bu kapsamda okullara yönelik eğitici projeleri var mı, bilgi alabilir miyiz?
Geçtiğimiz yıllarda Bağcılar’da bir devlet okulunda bir proje yürüttük. Evlerinde bilgisayarı olmayan öğrencilere okullarında bilgisayar programlama öğrettik. Altıncı ve 7. sınıflardan 28 öğrencinin katıldığı bu uygulama kapsamında sadece okuldaki etkinlikler ile programlama konusunda öğrencilerin belli bir seviyeye gelmelerini sağladık. Söz konusu çalışmanın hareket noktası ‘’bilgisayarı olmayanların bile programlama öğrenebileceği’’ savıydı. Aslında bu tür etkinliklerle okula devamsızlık sorunu olan öğrencilerin durumlarında önemli iyileşme de sağlanabiliyor. Biz bu çalışmada öğrencilere bilgisayar programlamayı öğretirken etkinlik temelli bir yaklaşım izledik. Siz sınıf içi etkinlikleri doğru planlarsanız öğrenmenin çoğu okulda gerçekleştirilebilir, öğrencinin pekiştirmeleri de okulda yapmasını planladık, evlerinde olanakları olmadığı için eve ödev vermeden etkinlikleri tamamlayabildik. Elbette bunu farklı derslerde yapmak insan kaynağı ve zaman gerektirir. Ödev öğrenme sürecinde önemli bileşenler biridir. Örneğin biz bu uygulamayla öğrencilerden bilgisayarda bir lunapark inşa etmelerini ve programlamalarını istedik. Lunaparktaki tüm nesnelerin doğru çalışması için aynı zamanda matematik ve fen bilgisi gibi alanlardan temel bilgiler gerekir. Dolayısıyla bu bilgileri bir dizi etkinlik aracılığıyla sınıfta işlenir ve öğrenilir hale getirdik.
Programlama içerikleri yurtdışından mı alıyoruz ve bu içerikler Türkiye’deki müfredata ne kadar uyumlu?
Programlama yoluyla öğretme /öğrenme metodu yurtdışında önerilmiş ve uygulanan bir yöntem. Dolayısıyla bunu biz doğrudan alabilir miyiz? Bu önemli bir soru. Bunun yanıtı; evet ama uyarlayarak kullanabiliriz. Bu içerikleri uyarlama konusunda öğretmenin pedagojik zekasına güvenebiliriz. Öyle de oluyor. Biz bu metotla öğrencilere araç-gereç sağlıyoruz. Öğrenciler öğretmenin kılavuzluğunda bir nesnenin etrafında bir araya geliyorlar. Öğrenciye bir araç vererek bunu manipüle etmesini istiyoruz.
Öğrencinin dikkatini 40 dakikalık bir derste baştan sona çekmek kolay değil. Öğrencilerin cebinde artık akıllı telefonlar var, Internet’e her yerden girerek dünyaya ulaşıyor. Bu şu demek öğrencinin dikkatini daha çok çeken olgular çok fazla ve onlara ulaşımı kolay. Öğrenciyi sınıfta aktif kılmak ona vereceğiniz araç gereçle mümkün. Öğrenciye vereceğiniz araç, sadece bilgisayar veya telefon değildir. Araç ve gereç derken öğrencinin elindeki nesneyi ya da bir dizi olguyu kontrol edebileceği bilgisayar programlama araçları gibi olanları kast ediyoruz. Bu olduğunda öğrenciyi sınıf ortamında kontrol etmek gibi bir sorun da büyük ölçüde ortadan kalkar. Dolayısıyla araçlarla öğretmenin de işini kolaylaştırmış oluruz.
Bu noktada önerilerinizi alabilir miyiz, neler yapılırsa kaliteli bir programlama eğitimi mümkün olabilir?
Bu işi bilen kurumlar eğitim kurumları ile bir araya gelip işbirlikleri yapmalıdır. Yirmi birinci yüzyılın bireylerinden beklenen davranışlardan biri bilgisayar kullanmayı bilmek ve bir diğeri bilgisayar programlamayı bilmektir. Bu iki içerik örüntüsü, tıpkı araba kullanmayı bilmenin gerekliliği kadar zorunludur, çünkü bu sayede daha çok birey büyük problemlerin çözümüne katkı yaparak, yaşam koşullarının iyileştirilmesine katkı yapabilir. Bilgisayar programlamanın erken yaşta öğretilmesi, tüm meslek alanlarında gerekli düşünsel becerilerin (örneğin, sistematik düşünme, uzamsal düşünme) geliştirilmesine katkı sağlayabildiği gibi o alanların problemlerinin çözümünde de sayısal teknolojilerin daha çok insan tarafından işe koşulmasını sağlar. . Buradan şu klasik söylemi tekrar etmek gerek: Bilgisayarı sadece tüketim nesnesi değil üretim amaçlı kullanabilmeyi öğretmeliyiz.
Ayrıca bugün sadece Türkiye’de değil dünyanın pek çok ülkesinde nitelikli eğitim yazılımı sıkıntısı çekiliyor: Kuzey Amerika, Avrupa ve Çin’e bakıyorsunuz, buralarda da nitelikli eğitsel yazılım sayısı son derece az. Biz bu açıdan da bilgisayar programlama kültürünü yaygınlaştırmak zorundayız. Özellikle ortaokul ve liselerde eğitsel yazılım sayısını ve programlama eğitimini artırabiliriz. Yaparak öğrenmeyi daha çok sağlayan okullarımız kalite göstergesi olarak tanınan PISA gibi uluslararası sınavlarda performansını yükseltebilir. Yaparak öğrenmeye okullarımızda daha fazla fırsat verip, bu çerçevede de programlama konusuna daha çok eğilmemiz gerekiyor.