Cumhuriyetimizin 100’ncü kuruluş yıldönümü 2023 yılı için, ülkece bazı hedefler koyduk ve bunları sahiplendik. Dünya büyük ekonomileri arasında ilk 10’a girmek ve kişi başına yıllık 25 bin dolar milli gelir sağlayarak refah seviyesini yükseltmek hedeflerin tamamının özeti.
Günümüzde ekonomik gelişmişliğin temel dinamiği, bilgi üretimi ve üretilen bilginin katma değere dönüşerek ticarileştirilmesinden ivmeleniyor. Bir başka deyişle; yeni ekonominin hüküm sürdüğü küresel pazarlarda başarılı olmak, teknoloji üreterek katma değeri yüksek ürünler ihraç eden bir konumda olmak ile olası.
Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu’nda 2023 yılı hedefleri olarak; Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ye oranının %3, özel sektör Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ye oranının %2, araştırmacı sayısının 300 bin, özel sektör araştırmacı sayısının 180 bin olarak belirlenmesi katma değeri yüksek ürünler üreterek hem büyüme hem de kalkınmada daha hızlı yol almamız yönünde ne denli istekli olduğumuzu ortaya koyuyor. Ortaya konan hedeflerin gerçekleştirilmesinde; hükümetlerin sahiplenmesi bir başka ifade ile programlarında yer vermeleri, ilgili mevzuatı hazırlamaları, teşvik ve desteklerin belirlenerek öncülük etmeleri fevkalade büyük önem taşımaktadır.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 14.02.2016 tarihinde açıkladığı ve hükümetin ilk altı ayında gerçekleştirilecekler listesinde yer alan; tasarım faaliyetlerine destek ve muafiyet getiren, Ar-Ge Merkezi kurma koşullarını kolaylaştıran, merkez personeli için ücret sübvansiyonu getiren, öncelikli ve stratejik sektörlerde Teknolojik Geliştirme Bölgeleri’nin kurulmasını öngören vb. araçları hayata geçirecek “Ar-Ge ve Yenilik Reform Paketi’nin” kazanılan deneyimler dikkate alınarak “farkındalıktan farkındalığı yakalamaya geçiş” yönünde yeni ufuklar açmasını beklemekteyiz.
26 Şubat 2016 tarih ve 29363 sayılı Resmi Gazete’de 6676 Sayılı “ Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” otuz üç maddeden oluşmakta ve 32’nci maddesi uyarınca yayımını takip eden Ay Başında yürürlüğe girmiştir.
Kanunun özellikle Ar-Ge merkezleriyle ilgili maddelerini özetleyerek sizlerle paylaşmak istiyorum;
– Tasarım faaliyetlerinin de Ar-Ge faaliyetleri gibi desteklenmesi,
– Ar-Ge merkezi kurmak için gerekli en az Ar-Ge personeli sayısını sektörler itibariyle farklılaştırma ve Bakanlar Kurulu’nca 30 olarak belirlenmiş personel sayısını 15’e düşürme yetkisinin Bakanlar Kurulu’na verilmesi,
– Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ile Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri’nde çalışan personelin, projelerle ilgili dışarıda geçirmeleri gereken sürelerin de muafiyet kapsamına alınarak; bu muafiyet oranın %100’ünü aşmayacak şekilde Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmesi,
– Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri’nde çalışırken lisansüstü eğitim yapan personelin üniversitede geçirecekleri sürelerin tamamının (ders dönemleri için) muafiyet kapsamına alınması,
– Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri’nde çalışan Ar-Ge ve Tasarım personeline sağlanan gelir vergisi istisnası oranlarının artırılması,
– Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ile Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri’nde çalıştırılacak yabancı uyruklu Ar-Ge ve Tasarım personelinin istihdamının kolaylaştırılması,
– Temel bilimler mezunlarının Ar-Ge Merkezleri’nde istihdam edilmesi halinde; maaşlarının brüt asgari ücret kadarlık kısmının iki yıllığına bakanlık tarafından karşılanması,
– Öğretim üyelerinin Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri’nde kısmi süreli ya da sürekli çalışabilmelerinin sağlanması; bu sayede elde ettikleri gelirin Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde olduğu gibi döner sermaye kapsamı dışında tutulması,
– Bakanlık tarafından Ar-Ge ve yenilik projelerinin izleme, değerlendirme ve denetim süreçlerinde görevlendirilen öğretim üyelerinin ücretlerinin iyileştirilmesi,
Ar-Ge faaliyetleri; bilgi birikimlerinin artırılmasına yönelik yapılan yatırımların yeni teknolojilere veya mevcut fiziksel ve beşeri kaynakların daha etkin kullanımına dönüşmesi şeklinde ifade ediliyor. Yapılan araştırmalarda Ar-Ge faaliyetlerindeki yükseliş ile verimlilik artışları arasında güçlü bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.
İster yeni teknoloji veya yeni ürün ister verimlilik artışı olsun sanayi olarak her ikisine de fevkalade ihtiyacımız var. Somut ve başarılı sonuçlar sağlayabilmemiz için üniversite, mühendislik ve girişimci üçgenini ahenkli ve sinerji sağlayacak şekilde sabırla çalıştırabilmeliyiz.
1. Üniversiteler
Belirli bir uygulama ve kullanım alanına odaklanmayan kuramsal ve deneysel çalışmaların Ar-Ge merkezlerinde sanayinin ihtiyaçlarına cevap sağlayacak şekilde buluşturulması.
2. Mühendislik
Belirli bir amaca yönelik araştırma ve/veya pratik deneyimlerin, Üniversite buluşmasıyla zenginleştirilerek yeni çıktılar, ürünler, malzemeler, yeni süreçler, sistemler ve hizmetler oluşturmaya yönelik çalışmalar.
3. Girişimci
Ortaya konan yenilik ve teknolojileri ticarileştirme faaliyetidir.
Gıda sanayi 40 bin 719 işletme sayısı ile girişimci adına oldukça şanslı sayılabilir. Sağladığı 585 bin 304 kişilik istihdam ile ülke ekonomisinde önemli bir yere sahip.
Diğer taraftan birçok sektör ile yakın ilişkisi olması ve çeşitli teknik ve teknolojilerin uygulama alanı olması nedeni ile oldukça karmaşık bir yapıya sahip olan gıda sanayiinde, sektör firmalarının yenilik kapasitelerinin düşük olması, araştırma kurumları ve üniversiteler ile işbirliğinin az olması, tüketici güvenliğini sağlayacak standart ve uygulamaların dikkate alınmasındaki yetersizlikler, hammadde kaynağını sağlayan tarımsal, hayvansal ürün üretim süreçleriyle uyum eksikliği, sektörün rekabet gücünü düşüren temel sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.
Ülkemizin konumu ve gereksinimleri doğrultusunda, 2010/101 nolu Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu kararı ile ihtiyaç-odaklı alanlardan birisi olarak belirlenen gıda sanayi için yenilik faaliyetlerinin ivme kazanması gerektiğine karar verilmiştir. Bu nedenle ülkemizin en büyük imalat sanayilerinden biri olan gıda sanayinde tüm üretim- tüketim zincirinin dahil edildiği Ar-Ge, teknoloji geliştirme, verimlilik ve inovasyon odaklı çalışmaların geliştirilmesi ve desteklenmesi büyük önem taşımaktadır.
Gıda sanayisinin sürdürülebilirliğini sağlaması için Ar-Ge’ ye daha fazla kaynak ayırması gerekmektedir. Kendini tekrarlayan, rakipteki ürünü kopyalamaktan marka ve tasarım merkezleri odaklı bir modele geçmek, üniversitenin bu konulardaki nitelikli bilgisini reel sektörle buluşturmak hedefleri yükseltmek için büyük önem arz etmektedir. Bu anlamda Ar-Ge merkezleri işlevleri itibariyle çözüm üretici olarak dikkat çeken yapılar.
Türkiye’de 218 Ar-Ge merkezi bulunmakta ve her geçen gün sayıları artmaktadır. 2014 yılında 163 olan sayı 2015 yılı sonu itibariyle 218’e ulaşmıştır. 2023 hedeflerini yakalayabilmemiz için bu sayının yeterli olduğunu söylemek mümkün değil.
Gıda sanayinde kurulu 6 adet Ar-Ge merkezi var. Yani kurulu Ar-Ge merkezleri içinden %2.75’lik bir pay alıyor.
Sektörün büyüklüğü ve ihtiyaçları dikkate alındığında kabulü mümkün olmayan bir sayı, hızla arttırılmalıdır.
26 Şubat 2016 tarihli 6676 Sayılı “ Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun…” Gıda sanayinin KOBİ ağırlıklı yapısına uygun Ar-Ge merkezleri kurulması için her türlü esnekliği getiriyor. Sadece KOBİ’ler değil kurumsallaşmış gıda firmalarımız için de büyük kazanç olacaktır.
DÜNYA Necdet BUZBAŞ – Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı