2011 yılından bu yana Türkiye’de teknoloji ile birlikte eğitimin dönüşmesi hususunda ciddi çalışmalar yapılıyor. Tabletlerin hayatımıza girmesi ile birlikte eğitim sektörü de değişmeye başladı. Çocuklara boşu boşuna kitap taşıtmak ya da geleneksel içeriği sunmak yerine tabletler sayesinde daha zengin bir içerik sunmak mümkün. Dünyada bunun farklı örnekleri var. İlk önce taşınabilir dizüstü bilgisayarlar daha sonra tabletler ile eğitim müfredatını daha canlı, interaktif ve kapsayıcı bir şekilde öğrenciye sunmak mümkün.
Elbette yalnızca tabletler değil, eğitim sektörünü doğrudan ilgilendiren birçok teknolojik gelişme birbiri ardına geliyor. Sınıflarda artık çok daha fazla teknolojik cihaz görmeye başladık. Tepegözler, projeksiyon cihazları, bilgisayarlar, akıllı tahtalar ve en sonunda robotik çalışmalar ve uygulama geliştirme kitleri. Belki hatırlayacaksınız BBC tarafından İngiltere’deki tüm okullara dağıtılan minik PC’ler sayesinde öğrenciler uygulama geliştirmeye adım atmış oldular.
Teknolojinin cihaz ve donanım olarak sunduklarının sınırı yok. Ancak dün gerçekleştirmiş olduğumuz bir toplantıda gördük ki eğitim dünyasında sorunlar çok daha farklı.
Türkiye’nin önde gelen 20 okulunun teknoloji yöneticilerini bir araya getirdiğimiz bu özel toplantıda hemen hemen tüm yöneticiler tek bir hususta birleştiler: Dijital içerik eksik.
Tabletler, akıllı tahtalar ve farklı uygulamalar sayesinde okullardaki öğrenim süreçlerini tamamen dijitalleştirmek mümkün. Öğrencilere verilen tabletlerin kullanım süresi, hangi uygulamaların açıldığı ve derslerin yapılıp yapılmadığını kontrol edebilirsiniz. Öğrencilerin devam durumu, notları ve diğer bilgilerini dijital bir ortama taşıyıp bunları anlık olarak veliler ile paylaşabilirsiniz. Tüm sınıfları birbirinden ilginç teknolojik cihazlar ile donatabilirsiniz. Ancak tüm bu altyapıda öğrenciye ne vereceğiniz, nasıl bir içerik sunacağınız konusunda ciddi bir kafa karışıklığı var.
Günümüzde birçok öğretmenin kendi eğitim metodu ve yaklaşımı olduğu için var olan hazır içerikleri kendi öğretim tarzına adapte etmekte zorlanabiliyor. Eğer bu dijital araçları vererek öğretmenlere kendi içeriklerini oluşturma yoluna gidecek olursak da çok fazla zaman kaybetmiş oluruz. Ayrıca öğretmenlerin asli işlerinden uzaklaştırıp içerik geliştirici konumuna getirmek birçok okulun karşılayabileceği bir metot değil.
Okullara yönelik içeriğin nasıl sunulacağı, nasıl oluşturulacağı ve öğrencilerin bunu benimseyip benimsemeyeceği önemli soru işaretleri arasında. Bu çerçeveden bakıldığında dijital içeriğin nasıl sunulacağı, nasıl kontrol edileceği ve hangi içeriğin dijitalleştirileceği konusunda okul yöneticilerinin ve eğitimcilerin ciddi anlama işbirliğine ihtiyaçları var. Farklı okullarda yapılan başarılı projelerin diğer okullara örnek olması için anlatılması ve yayılması gerekiyor. Bu konuda özel okulların rekabetçi olmaktan ziyade işbirliği içerisinde olması da şart. Çünkü yetiştirdiğimiz bu nesil gelecekte hepimizin ortak mirası olacak.
DÜNYA Murat YILDIZ 03.03.2016