Son yıllarda ailelerin serbest zamanları azaldı. Televizyon, bilgisayar ve cep telefonları başında geçen saatler arttı. Gelişen teknoloji, ekranlar başına tutsak ettiği insanları nasıl birbirinden uzaklaştırıyorsa, doğa da zaman geçirmek insanları birbirine yakınlaştırıyor.
Uzmanların çocuklar için ‘panzehir’ olarak tanımladığı doğa stresi azaltıyor; yaratıcılığın, öğrenme becerisinin, arkadaşlık ve oyun duygusunun geliştirilmesini sağlıyor. Çok iyi anımsıyorum, küçükken anneannemle balık tutmaya gider, anne ve babamla orman patikasında yürüyüş yapardık. Fotoğraf çekmeye merak duymaya o yaşlarda başladım. Harvard Üniversitesi’nden Prof. Howard Gardner,1983 yılında bilim çevrelerinde etki yaratan çoklu zekalar kuramını geliştirdi. Ardından çocuklar ve yetişkinlerdeki geniş kapsamlı insani potansiyeli açıklayabilmek üzere önerdiği yedi zeka türüne (dil, mantık-matematik, mekan zekası, beden-hareket zekası, müzik, ilişki ve içgörü zekası) sekizinci zeka türünü ekledi: Doğa zekası.
Sekizinci zekaya sahip çocuklar detayları fark ediyor
Doğa zekasının merkezinde insanların bitkileri, hayvanları ve diğer doğal çevre ögelerini tanıma yeteneği yatıyor. Bu kuram, doğal deneyimlerin çocukların eğitim ve gelişimleri için taşıdığı önemi gözden kaçırmak istemeyen öğretmenlerle anne ve babalar için farklı bir bakış açısı yakalama fırsatı sunuyor.
Sekizinci zekaya sahip çocuklar güçlü duyu becerilerine sahip. Doğal ortamlardaki varlıkları kolaylıkla ayırt edip, sınıflandırabilirler. Açık hava etkinliklerini sever, hayvanlar ya da bitkilerle ilgilenirler. Doğal varlıklarla ilgili kayıtlar, günlükler tutar, çizimler, resimler, fotoğraflarla kayıtlarını zenginleştirebilirler. Doğa, çevre ve tehlike altındaki türlerle ilgili yüksek farkındalığa sahiptirler. Başkalarının gözden kaçırdığı detayları fark ederler. Yaratıcılıklarıyla ünlü birçok kişinin çocukluk hikayelerinde doğanın yeri olduğunu hayat hikayelerinden görebiliriz. Doğa zekası kendini belli eden çocuklar biyolog, ziraatçi, deniz bilimci, peyzaj mimarı, orman mühendisi gibi doğa ile ilişkili mesleklere yatkın olur. Çocuklarımızda doğa zekasını öne çıkaran özelliklerin bulunduğunu erken yaşlarda fark ederek geleceğin doğa bilimcilerinin yetişmesine katkı sağlayabiliriz.
Doğayı yeniden çocuklarımızla keşfetmek için geç değil
Yaz aylarında doğa gözlemciliğine meraklı destekçilerimizin çocukları, Adana’da alan çalışmaları yürüttüğümüz kampımızı zaman zaman ziyaret ediyor. Yaşları 7-16 arasında değişen gözlemcilerimiz alanda bir yandan doğayı keşfederken, bizler de onlardan yeni şeyler öğrenme, doğaya biraz da çocuk gözüyle bakabilme şansına sahip oluyoruz. Çocukların sabahın çok erken saatlerinde yavru deniz kaplumbağalarına yardım edebilmek için üşenmeden yataktan kalkmalarına, alıştıkları oyuncakları veya cep telefonu, tablet gibi araçları aramadan kumsala koştuklarına tanık oluyoruz.
Bir süre sonra fotoğraf makinası alandaki en yakın arkadaşları oluyor. Hayvanların fotoğraflarına bakılarak, farklı türler not defterlerine birer birer resmediliyor. Gece olunca keşfe çıkılıyor. Okaliptus ağaçlarının üzerlerinde saklanan bukalemunlar rahatsız edilmeden gözlemleniyor.
Tüm bunları yaparken doğa dostu bir anne ya da babanın rehberliği ise doğa gözlemlerini daha da keyifli bir hale getiriyor.
Doğaya yabancılaşmamızın önüne geçmek için geç kalmadık. Doğayı yeniden keşif sürecimizi çocuklarımızla birlikte aynı anda gerçekleştirme şansını oluşturursak çok daha keyifli, eğlenceli ve yaratıcı bir süreci paylaşma ayrıcalığını da yakalayabiliriz.
HÜRRİYET Ayşe ORUÇ / WWF-Türkiye Doğa Koruma Yönetmeni 29.02.2016