Gelecekte her yeri minik sensörler ve cihazlar saracak. Her şey akıllanacak. Her gün yolda gördüğümüz sokak lambalarından parklara kadar her şey sizi görecek ve ona göre hareket edecek. Yani üzerinden elektrik geçen her şey internete de bağlanacak ve Nesnelerin İnterneti (IoT) ortaya çıkacak. Yeni teknoloji trendinin tam göbeğinde olan Intel’in Türkiye Müdürü Burak Aydın değişen dünyayı ve dijital ekonomideki büyük hareketi Hürriyet’e anlattı. Bakın yakın gelecekte bizi neler bekliyor?
Geçen yıl itibariyle dünya genelinde 13 milyarı aşkın akıllı cihaz kullandık ve bu rakam 2020’ye kadar 50 milyar barajını da aşacak. 50 milyar cihazın etrafında ise maliyetleri 1 doların dahi altına düşen 200 milyar sensör olacak. Bu sensörler elbette boş durmayacak ve yüzde 80’i birbirleriyle konuşacak.
BUZDOLAPLARI YEMEK TARİFİ PAYLAŞIR OLDU
Intel Türkiye Müdürü Burak Aydın’a göre klima ve otomobil birbirleriyle konuşacak veya siz kapıdan içeri girdiniz ışıklar otomatik olarak yanacak, TV otomatik olarak açılacak. Aydın, CES 2016’da farklı markaların akıllı buzdolaplarıyla öne çıktığını değinerek şu sözleri kaydetti:
“Bir modelde de dolabın içinde o kadar sensör var ki dolabın içinde o an ne var biliyorsunuz; içinden bir şey eksildiği zaman size buzdolabı haber veriyor. Bunun dışında dolabın içindeki malzemelerle birlikte hangi yemeklerin yapılacağı anlatılıyor. Yani size dolap bir nevi yemek tarifi sunuyor. İçinde olan meyvelerden kombinasyon yaratıp size şu şu yemekleri veya tatlıları yapabilirsiniz diyor.”
PAZARIN BÜYÜKLÜĞÜ 12.1 TRİLYON DOLAR
Bu tip cihazların sayıca artmasıyla beraber dijital ekonominin de hayli gelişeceğine dikkat çeken Aydın; “Donanım bazında yeni ürünler çıkacak, bu donanımların etrafında birçok yazılım olacak ve bu yazılımların etrafında da iş modelleri gelişecek. Nesnelerin internetinin hayatımıza iyice oturmasıyla birlikte araştırmalar 12.1 trilyon dolarlık bir pazardan bahsediyor” dedi.
AKILLI GÖZLÜKLER NEDEN TUTMADI?
“Intel de Internet of Things yani Nesnelerin İnterneti kavramının tam göbeğinde aslında. Bilgisayar dünyasında olduğu gibi bu alanda da tek bir markayla hareket etmiyoruz. USB’nin, WiFi’ın veya Bluetooth’un çıkışında Intel nasıl yol gösterici olduysa bu alanda da amacımız Nesnelerin İnterneti kavramına rehberlik etmek. Önümüzde müthiş bir fırsatlar dalgası var. Değerlendirmek lazım” diren Aydın, teknolojinin modaya uyması gerektiğini hatırlatarak; “ABD’de yapılan araştırmalara göre insanların akıllı saat alırken bu saatlerin kendi stillerine yani kendi moda anlayışlarına uygun olup olmadığına bakıyor. Biz bunu mesela Fossil markasıyla yaptık; önemli bir marka olsa da Türkiye’de pek bilinen bir isim değil. Bu markayla da saat çıkardık” dedi ve ekledi:
“Akıllı gözlükler tutmadı çünkü insan yüzüne tam oturmadı; tuhaf kaldı. Gizlilik konularını çözemedi; gözlükteki kamerayla insanlar gizlilik endişesine düştü. Mesela benim karşıma biri o tip bir gözlük ile geçse kişisel olarak rahatsız olurum.”
Giyilebilen teknolojilerde mutlaka modaya uygunluk esasının aranması gerektiğine dikkat çeken Aydın, aksi halde insanların sadece teknolojisi için bu cihazlara rağbet göstermeyeceğini belirtti. Akıllı gözlükler de bu anlamda iyi bir örnek olduğunu dile getiren Aydın, insan hayatında yapay duran teknolojilerin yok olup gittiğine vurgu yaptı.
PARKLAR BİLE AKILLANDI
İspanya’daki akıllı park sisteminden bahseden Aydın, “İspanya’da akıllı park sistemi var. Barcelona Belediye Başkanı anlatmıştı geçenlerde. Park aydınlatma direklerine sensör koyuyorlar ve insanlara diyorlar ki bu sensörler sayesinde telefonunuzla nerede park yeri olup olmadığını yakınlarınızda hemen öğrenebiliyorsunuz. Çünkü yapılan araştırmalar İspanya’da trafiğin yüzde 30’unun park yeri arayan insanlar tarafından olduğu biliniyor” dedi.
SENSÖRLERİN MALİYETİ 1 DOLARIN ALTINA DÜŞTÜ
Sensörlerin maliyetinin 1 doların dahi altına düştüğüne dikkat çeken Aydın’a göre bu cihazlar sadece cihaz oldukları için önemli değil; bu cihazların yarattıkları büyük veri yani Big Data müthiş bir iş potansiyeli de sunacak. Aydın, düşüncesini şu örnekle açıklıyor: “Yani şu an 10-12 milyar akıllı telefonun etrafında milyonlarca uygulama geliştirildi ve büyük bir ekosistem ortaya çıkarıldı. 2020’da 50 milyar cihaza ulaşıldığında ne kadar uygulama veya yazılım geliştirebiliriz veya servis geliştirebiliriz bunu hayal etmek lazım.”
GELECEKTE VERİYLE UĞRAŞAN MESLEKLER KAZANACAK
“Gelecekte veri üzerine yapılan meslekler revaçta olacak. Veri madenciliği veya veri analiz etme gibi iş kolları önem kazanacak. Her şey bilgiyi değere dönüştürme üzerine odaklanacak. Hatta bunun bugünden yansımalarını da görebiliyoruz” diyen Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Öğrenciler farklı ülkelerde ilkokul seviyesinde yazılım ve kodlama eğitimi almaya başladı. Yani çekirdekten yetişen bir nesilden söz ediyoruz. Çünkü hızla meslekler bu tarafa kayıyor. Yeni Zuckerberg’ler bu şekilde çıkacak. Bizim de buna adapte olmamız lazım.”
EN BÜYÜK SORUN GÜVENLİK
Nesnelerin İnterneti hakkında konuşurken güvenlik konu başlığının atlanmaması gereken önemli bir sorun olduğunu da kabul eden Aydın, “Nesnelerin İnterneti ile daha fazla cihaz daha fazla güvenlik açığı anlamına geliyor elbette” dedi; ancak güvenlik riskini azaltacak şeyin yine teknolojinin kendisi olduğunu söyledi ve ekledi: “Ama güvenlik sorununu da yine teknolojinin kendisi çözecek. Örneğin bugün 2D olan kameralar 3D olacak ve yüzümüzü tarayarak telefona giriş yapabileceğiz veya bir uygulamaya girebileceğiz. Bankada bir hesap yaparken banka karşısında benim olduğumu bu şekilde bilecek. Kamera 3D olduğu için benim ben olduğumu biliyor, şah damarımı dahi görüyor ve canlı olduğumu biliyor. Maskeyle de kolayca aldatılacak bir sistem değil.”
DONANIMLA YAZILIM İÇ İÇE OLMALI ÜST ÜSTE DEĞİL
“Biz yazılımla donanımı iç içe geçirmeye çalışıyoruz bu yüzden. Üst üste olduklarında araya birileri girebiliyor ve güvenlik zafiyeti ortaya çıkıyor” sözlerini kaydeden Aydın, sözlerini şöyle noktaladı:
“Türkiye pazarı çok dinamik, fırsat büyük. Yaş ortalaması çok genç olmasından ve teknolojiyi çok sevmelerinden dolayı teknoloji şirketleri çok seviyor burayı. Ama tüketim toplumuyuz; üretimi de artırmak lazım. Bizim üretmemiz lazım. Bizim özellikle teknolojiyi kullanarak üretmek lazım. Sadece Facebook’ta bir şeyler paylaşmak, Instagram’a girmekle teknolojiyi iyi kullanmış olmayız. Bir blog yazmak bile üretmektir aslında; yeterli değildir tabii ve bunun da ötesine geçebilmek lazım. Çocuk yaşta bilişim kültürünü aşılamak lazım.”
HÜRRİYET Selim ÖZTÜRK 18.01.2016