Amerika dışındaki ilk Fulbright Enstitüsü’nün açılışına katılmak üzere Türkiye’ye gelen Harriet Fulbright, “Dünya tek bir insanın, gücün kontrolüne bırakılmayacak kadar önemli. Bu silahlanmaya bakacak olursak, yeni bir büyük savaşta dünya cehenneme dönebilir. Bu konuda herkes düşünmeli, bir şeyler yapmalı. Barışın da yolu eğitimden geçiyor, doğru eğitimle barış sağlanır” dedi.
Senatör William Fulbright’ın adıyla dönemin Amerika Başkanı Truman’ın önerisiyle üniversitede okuyan gençlerin eğitimini desteklemek amacıyla başlattığı, 1946’da kongreden geçen ve bugüne kadar binlerce öğrenciye eğitim desteği veren Fulbright bursları dünyadaki tüm ekonomik krizlere rağmen asla kesilmedi. Bütçesi 100 milyonları aşan ve 144 ülkede verilen bursların kurucu senatörünün eşi Harriet Fulbright ile kendi adını taşıyan Harriet Fulbright Enstitüsü’nün (HFI) Türkiye’deki açılışında konuştuk:
TÜRKİYE ANAHTAR ÜLKE
– Fulbright Enstitüsü neler yapacak?
Genç insanlarla çalışacağız. k-12 dediğimiz okullara odaklanacağız. Özellikle bu alanda çalışmak istiyoruz. Eğitimi başarabildiğimiz kadar erken yaşa indirmek dünyanın önceliği. Olabildiği kadar erken yaşlarda çocuklarla temas kurarak, eğitim anlamında projeler yapmayı planlıyoruz. İlk kez ABD dışında Türkiye’de varız.
– Neden Türkiye?
İki neden var. Birincisi Türkiye’nin anahtar bir ülke olduğunu biliyorum ve inanıyorum. Bu tartışılmaz. Türkiye’de eğitim konusu çok önemli. Eğer o alanda iyi şeyler yapılırsa bölge de bundan kazanç sağlar. Diğer nedeni uzun zamandır tanıdığım ve enstitünün CEO’su olan Gökhan Coşkun’a olan inancım, güvenim. Gökhan Coşkun ile benim çok eskiden beri devam eden eğitim çalışmalarım var. Kendisiyle tanıştığımız 2008’den beri bu ensititüyü düşünmeye başladım. Gökhan, beni Türkiye konusunda ikna etti. Ona 2008 yılı sonrasında hak verdim. Evet, burası önemli bir ülke. Bu önem sadece jeopolitiklikten kaynaklanmıyor. Türkiye; Asya, Avrupa ve Orta Doğu’da anahtar bir ülke. Orta doğu’da bizim için çok önemli bir ülke ve büyük bir rol üstleniyor. Biz bütün bu birikimlerimizi buraya aktarmak istedik. ABD-Türkiye arasında mevcut ilişkileri olduğu gibi tutamayız. Birçok organizyon yapılıyor. Fakat bu anlamda ABD’den Türkiye’ye yapılmış ilk yatırım bu enstitü. Bu, benim ve Türkiye için de çok özel. Biz bir şeyler yapmalıyız ki Türkiye’deki aileler ve çocuklar, okul dışı eğitimden faydalanabilsin. Amerikalıların ve Türklerin eğitim dışında birbirlerini anlayabilecekleri başka bir yol yok. Fulbright’ın varlığından herkes kazançlı çıkacak. Biz bu konuda bir adım atmak istedik. Ayrıca sivil toplum kuruluşları ve Türkiye ile ortak eğitim programları yapmak istiyoruz. Önümüzdeki beş senede Türkiye’de bir k-12 eğitim planlaması konusunda bazı projelerimiz var. Bunları göreceksiniz.
– Türkiye’de böyle bir kurum açmanıza önelik tepkiler nasıl oldu?
– Eğitimin içinde olmayanlar, “Ne işin var Türkiye’de?” diye sordu. Ben onlara neden Türkiye olduğunu açıkladığımda ve bu ülkenin öneminden bahsettiğimde eleştirenlerin birçoğu anladı.
MÜFREDAT ULUSLARARASI
– Hangi tür okullar açılacak?
Uluslararası eğitim yapan anaokulu, ilköğretim ve lise kuracağız. 2016 için bunu planlıyoruz. İstanbul ve Ankara’da aynı anda açılacak. Türk yasalarına göre kurulacak. Müfredatı ve işleyişi uluslararası olacak. Derslerle birlikte çocukların erken yaşta uluslararası bir bilinç kazanmasına odaklanılacak. Öğrencilerin ABD, Avrupa ve Ortadoğu’da ne olup bittiğini anlamaları için seminer, uluslararası zirve ve atölyeler gibi eğitsel faaliyetler yapacağız. Ayrıca sertifika programları da olacak. Bunun içinde dil ve mesleki eğitimlere ilişkin çalışmalar var. Biz, olabildiği kadar bu faaliyetlerle çocuklara ulaşmalıyız ki, onlar da erken yaşta dünyadaki farklılıkları tanıyabilsinler. Son büyük savaşın en önemli nedeni insanların birbirlerini tanımaması. Biz bunu savaş bittikten sonra algıladık. O zaman bunu mümkün olduğu kadar erken yaşlarda, eğitim aracılığı ile çocuklara anlatmalıyız. Ön yargıları kırmak için insanlar farklı dilleri öğrenebilmeli.
SERTİFİKA PROGRAMLARI OLACAK
– Yetişkinlere dil eğitimi verilecek mi?
Dil eğitimleri sertifika programları yapılacak. Hem Türkiye, hem de yurtdışında düzenlenecek. Bu programlar bir dil kursu gibi değil, uygulamaya yönelik olacak. Örneğin, öğretmen eğitimi programları var. Öğretmenler burada matematik öğretiminin inceliklerini öğrenebilecek. Hocaların büyük kısmı yurtdışından Türkiye’ye gelecek. Bir noktada çalışmaları akademi dünyasından biraz sıyırmak istiyoruz. Yani gazeteciliğin eğitimini üniversitede alabilirsiniz ama bunu hayatta daha iyi öğrenirsiniz. Biz bu yaklaşımla pratik alanı bir araya getirmeyi planlıyoruz.
EĞİTİM, BARIŞ İÇİN HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR
– Eğitim ve ülkelerdeki barış ilişkisi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Barışçıl bir dünyanın önemini bilmeyen yok. Herkes bunun farkında ve ortada bir sorun olarak durmaya devam ediyor. Dünya tek bir insanın gücüne ve kontrolüne bırakılmayacak kadar önemli. Silahlanmaya bakacak olursak, yeni bir büyük savaşta dünya cehenneme dönebilir. Bu konuda herkes düşünmeli, bir şeyler yapmalı. Eğitim hayati. Farklı ülkelerden diplomatlar, iş adamları bir araya geldiğinde, o kadar farklılıklara, kendi önceliklerine rağmen, herkes için ne kadar yaşam alanı olduğunu görecekler. Bunun yolu da eğitimden geçiyor. Ancak bu eğitimi doğru kanallarla vermelisiniz. Zaman zaman eğitimli insanların neler yaptıklarını da görüyoruz.
– Eğitim için barışın şart olduğunu ve Fulbright’ın bu yaklaşımla doğduğunu mu söylüyorsunuz?
Dünyada temel misyonumuz uluslararası öğrencilerin dolaşımını sağlayıp eğitim yoluyla dünya barışını temin etmek. Bunun için başka bir yol olduğuna inanmıyorum.
TÜRKİYE, ÖZEL KONUMDA
– Kolombiya’dan Kore’ye küçük yaştan itibaren birçok ülkeye seyahat ettiniz. Türkiye’deki eğitim sistemini nereye konumlandıracağız?
Benim babam uluslararası bir iş adamıydı. Bu nedenle birçok ülkeyi ziyaret ettim. Kolombiya’ya 13 yaşında gittim. Bu benim için önemli bir şanstı. Bu sürece baktığımda, eğitimin su götürmez bir şekilde dünyanın bir numaralı konusu olduğunu gördük. Türkiye, bölgelerin merkezinde ve özel bir konumda. Dolayısıyla bu konumdaki bir ülke çok fazla öneme sahip. Burada eğitimle ilgili pozisyonu gereği çok şey yapılmalı. Anahtar ülkelerin eğitimle ilgili çalışmalara daha çok ihtiyacı var. Türk eğitim sisteminin iyiliğini ya da kötülüğünü bir kenara bırakın, bütün ülkeler eğitim sistemlerini yapısal olarak yenilemek durumunda. Çünkü dünya çok hızlı. ABD’de birçok iyi eğitim kurumu bulunuyor. Ancak atılması gereken birçok adım da var. Ben resmi böyle görüyorum.
– Eşinizin hayaline ulaştınız mı? Program başarılı oldu mu?
Fulbright, hayal ettiğimden daha büyük bir noktaya geldi. Daha başarılı oldu. William belki de bu kadarını tahmin etmiyordu. Şu an geriye dönüp bakacak olursak çok farklı bir boyuta taşındı.144 ülkenin desteklediği bir programı hayata geçirmek gerçekten zor bir şey. Fulbright, hayatın içine girdi. Bu sayede hayatı değişen yüzbinlerce insan var. Bekâr olarak giden kızlar ve erkekler ülkelerine evlenip dönüyor. Onlar bu burs sayesinde tanışıp çocuk sahibi oldular. Tabii ki, programda yer alan ülkelerin desteği de, bize başka bir yön veriyor.
Yurtdışına çıkmak şart
Yurtdışında okumak hayati. Çünkü siz kendi ülkenizde insanları ne kadar iyi eğitseniz de bir başka ülke ve kültür hakkında hiçbir şey, görsel ve dokunsal gerçeklikten daha etkili olmaz. İnsanlar ne zaman hissederse, o zaman bir şeyler kalıcı hale gelir. Yurtdışında eğitimin en önemli kazanımı bu. Ben bir yere gittiğimde zaman zaman insanlar ‘böyle Amerikalı oluyor mu?’, diye düşünüyor. İnsanlar sizi görene kadar tam olarak bilemez. Bu bilim ve kültürde de böyle. Bir ülkede yabancı öğenci olmak, orada içe kapanık bir yapıda yaşamak anlamına gelmiyor. Öğrenciler hayata karışmalı, gittikleri ülkeye merak duymalı, ataştırmalı. Bu onlara kültürel anlamda büyük bir zenginlik kazandırır.
144 ülkede burs veriliyor
Şu anda aktif olarak 144 ülkede Fulbright bursu veriliyor. ABD’den farklı ülkelere, diğer ülkelerden ABD’ye öğrenciler bu burs sayesinde gidiyor ve eğitim alıyor. ABD’nin küçük bir bölgesinde 20 yıl yaşayan eşim senatör William Fulbright, bir burs ile İngiltere’ye gittiğinde, orada çok başka bir yaşamın olduğunu görüyor. Bu esnada İkinci Dünya Savaşı yaşanıyor. Eşim bu savaşı sorguluyor. Birinci Dünya Savaşı’nın yıkımını hatırlıyor, insan hakları adına bu savaşın yapılma işlevi üzerine düşünüyor. O yıllarda bir şeyi fark ediyor. İnsanlar neden ve ne adına yaptıklarını bilmeden birbirlerini öldürüyor. Bu korkunç. William Fulbright, bunun üstesinden gelmenin yolunun; insanların birbirlerini daha yakından tanıması, ziyaret etmesi ve dış dünyayı bilmesinden geçtiğini keşfediyor. 20 yıl ABD’nin kırsal bir bölgesinde yaşarken, İngiltere’ye eğitim için gidişi ve savaşın gerçekliği eşime bunun gerekliliğini gösteriyor. Fulbright işte bu yaklaşımla doğdu. Yüzbinlerce öğrenci bu burslardan faydalandı. Her yıl 500 ile 2 bin öğrenci bu bursları alıyor. Bu rakam yıllarla bağlantılı olarak artıp azalabiliyor. Eskiden sadece öğrencilere verilirken, şimdi akademisyenler de alıyor. Çünkü akademisyenler, Fulbright bursu ile başka ülkelere eğitim almaya giden öğrencilerdeki değişimi gördü. Bu kazanımaların boyutlarını anladı. Böyle olunca akademik dünya da Fulbright burslarına ilgi duymaya başladı. Şimdi profesörler de Fulbright sayesinde değişimler yapıyor. Süre oldukça değişiyor. Bir dönemden üç yıla kadar uzayabiliyor. Öğrenciler lisans eğitimlerini tamamladıktan sonra bu programlara başvuruyorlar. Fulbright bursu almak isteyen öğrencilerin çok iyi bir akademik performansları olması gerekiyor. Ayrıca açık fikirli, meraklı, sosyal olmalılar. Başvuran öğrencinin yeterince donanımlı olduğunu göstermesi gerekiyor. Öğrenmeye istekli ve farklılıklara karşı hazır olan öğrenciler arıyoruz. Bu burslar verilirken eşim ve ben, burs veren komisyonun içinde yer almadık. Sanırım Fulbright’ın başarısı buradan geliyor. Fulbright Mezunlar Derneği’miz var. Bu derneğin çeşitli organizasyonlarına katılıyorum.
Bütün kaynağı Amerikan devleti sağlıyor. Amerikan hükümeti Fulbright’ın vazgeçilmez olduğunu fark etti. 144 ülke Fulbright’a maddi ve manevi destek veriyor. Kimi organizasyonlar da bağışta bulunuyor.
Enstitüde neler yapılacak?
HFI eğitim, ekonomi, uluslararası ilişkiler ve diplomasi alanlarını kapsayan konularda kültürlerarası işbirliği ve katılımcı anlayışla global farkındalık oluşturulması amacıyla; akademisyenler, diplomatlar, profesyoneller, medya kuruluşları, sivil toplum örgütleri, kamu kuruluşları ve özel sektörün temsilcileri ile işbirliği yapacak. Sempozyum, panel, konferans ve eğitimler düzenleyecek. Yabancı dil, kültür ve bilimsel araştırma ortamı sağlanacak. İsteyenlere dünyanın önemli eğitim, siyaset ve finans merkezlerinde bulunma, araştırma yapma ve global iş deneyimi kazanma fırsatı sunulacak. Enstitüde üç alandaki eğitim şöyle olacak:
Ekonomi: Küresel finans, risk yönetimi, kariyer geliştirme, iş İngilizcesi, insan kaynakları yönetimi, pazarlama disiplinleri ile ilgili bütünleşik eğitim verilecek. Programlar, iş yaşamının içindeki profesyonellerin ve k-12 düzeyindeki öğrencilerin liderlik ve girişimcilik yönlerini destekleyecek biçimde tasarlandı.
Eğitim: Eğitim politikası, yabancı dil okur-yazarlığı, sanat odaklı öğretmen eğitimi, inovatif müfredat geliştirme, ölçme ve değerlendirme, yükseköğretimde finans yönetimi, yükseköğretim yönetimi ve STEM eğitimi gibi programlar sayesinde, katılımcılara uzmanlık, içgörü ve küresel eğitimi geliştirmek için gerekli olan yaratıcılık kazandırılacak. Avrupa, Asya gibi Batı yarımkürede küresel örgütler ve Afrika ülkeleri ile çeşitli programlar yürütülecek.
Diplomasi: Akademik ve mesleki mükemmelliğe ulaşmak için teori ve pratiği birleştiren; diplomatların, akademisyenlerin, öğrencilerin ve profesyonellerin bir araya geldiği programlar interaktif bir yaklaşımla verilecek. Yurtdışı eğitim programları ve dünyanın her yerinden öğrenci ve profesyonelleri bir araya getirmek amaçlanıyor.
HÜRRİYET Nuran ÇAKMAKÇI 19.10.2015