BİLGİ ve teknolojiye dayalı olarak sanayinin dönüşümünü sağlamak amacıyla gündeme gelen biyoteknoloji alanında, ilk kez Türkiye de somut adımlar atmaya başladı. ABD Phelidelphia’da geçen hafta düzenlenen BİO Convention’da Türkiye’nin katılımını izlediğimde bu adımları somut olarak gözledim. Türkiye’de sadece söz düzeyinde kalan yeni alanlardan biri olan biyoteknolojide somut adımlar birkaç ay önce kendini göstermeye başladı. TEPAV bünyesinde kurulan merkezin ardından, TOBB bünyesinde ilk kez klasik anlamda sektör tanımına uymayan, “yatay sektör” olarak adlandırılan “Biyoteknoloji Sektör Meclisi”nin kurulması bu açıdan büyük bir adımdı. Ardından TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu geçen ay Biyoteknoloji Vakfı’nın kuruluş haberini verdi. ABD’deki organizasyonda ise uluslararası işbirliği protokolleri imzalanıp, ilk kez Türkiye’de bu alanda somut adımlar atıldığı tüm dünyaya gösterildi.
Biyoteknoloji konusunda dünyanın en büyük etkinliği olan BIO Convention Türkiye programını bu yıl TEPAV ve TOBB ile birlikte organize etti. Etkinliğe 65 ülkeden yaklaşık 20 bin kişi katıldı, ülke ve şirketler üst düzeyde temsil edildi. Bu yıl Türkiye heyetinde TEPAV ve TOBB ile 11 araştırma merkezi, 10 şirket, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) ve Kalkınma Bakanlığı temsilcileri bulundu. Düzenlenen panel ve toplantılarda Türkiye’nin biyoteknoloji ile sıçrama yapması için somut adımlar tartışıldı.
YENİ SANAYİ POLİTİKASI
Organizasyon sırasında birlikte olduğumuz TEPAV Direktörü Güven Sak ve TEPAV Biyoteknoloji Politikaları Merkezi Direktörü Selin Arslanhan ile hem bu alanda neler yaptıklarını ve bundan sonra yapılması gerekenleri konuşma imkanı buldum. Özetle; klasik yaklaşım yanında yeni sanayi politikaları arayışlarına ihtiyaç var ve biyoteknoloji bu kapsamda değerlendiriliyor. Dünyanın teknolojik bir dönüşümden geçtiği, sanayiden hizmetlere, tarımdan iklim değişikliğine tüm eğilimlerin yeni teknolojilerin etkisiyle yeniden şekillendiği bir gerçek. İşlerin yapılış biçimi değişirken, bilim ve teknoloji politikaları da küreselleşiyor. Her geçen gün bilimsel gelişmelerin teknolojik yansımalarını, bu yansımaların üretim süreçlerinde yarattığı farklılığı izliyoruz. Yeni teknolojilerden kaynaklanan bu yeni üretim devrimi, değer zincirlerini farklılaştırdığı gibi, küresel ölçekte üretimi tamamen değiştirme potansiyeline de sahip.
Bu potansiyelin, son yıllarda gerek ekonomik durgunluk gerekse küresel eğilimlerin etkisiyle sürdürülebilir büyüme kavramının küresel gündeme yerleşmesi sonucu, daha da ilgi çeker hale geldiğini belirten TEPAV yetkilileri, sürdürülebilir büyüme ve yeşil sanayinin gündeme yerleşmesi ile yeni teknolojik gelişmelerin odağını küresel problemler ve verimlilik artışlarının oluşturduğu görüşündeler. Küresel meselelerin başında doğal kaynaklardaki kısıt, demografik değişim, gıda güvenliği ve iklim değişikliğinin geliyor, yaşlanma, yaşam beklentisindeki artış, göreli gelir artışı talep yapısını değiştiriyor. Talepteki değişimin yanı sıra, doğal kaynaklardaki kısıt ile gündeme gelen enerji verimliliği ve bunlarla birlikte etkisi daha fazla hissedilen iklim değişikliği, sürdürülebilirlik kavramını ortaya koyuyor. Sanayi devrimi teknolojilerinden farklı olarak, yeni teknolojilerin bu küresel sorunlara çözüm bulması, sosyal ve ekonomik etkilerinin daha büyük olması bekleniyor.
Biyoteknoloji nedir?
AR-GE ve/veya üretim süreçlerinde biyolojik sistem/biyolojik materyal/canlı organizmaları kullanan teknolojik uygulamalar bütünü olarak tanımlanıyor. İlaçtan plastiğe, tarımdan enerjiye birçok sektörde kullanılabilir teknolojilerden oluşuyor. Bu teknoloji ile canlı sistemleri kullanarak ilaç üretilebildiği gibi, kimyasalların yerini alacak canlı organizma materyalleri üretilerek biyoplastik, biyoenzim üretiminde de kullanılıyor. Tanımdan yola çıkarak öncelikle iki noktaya açıklık getirmekte fayda var. İlki; biyoteknoloji, GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) demek değil. Sadece genetik mühendisliği teknolojisini değil, genomik, proteomik, biyoinformatik, doku mühendisliği teknolojilerinin tamamını kapsıyor. İkincisi, biyoteknoloji ilaç demek de değil. Biyoteknolojinin kullanıldığı sektörlerden yalnızca biri ilaç. Gıda, kimya, plastik, tıbbi cihaz sektörlerinde ve ayrıca tarımda, enerjide biyoteknoloji kullanılıyor. Farklı amaçlara yönelik kullanılan benzer teknolojiler, birçok farklı sektörde işlerin yapılış biçimini değiştiriyor. Biyoteknoloji ile sektörün yüksek teknolojiye sıçraması, verimlilik artışlarına neden olduğu gibi yeşil büyümeye de katkı sağlıyor. AB Komisyonu ve OECD tarafından yapılan çalışmalara göre; sanayide geleneksel uygulamaların yerini endüstriyel biyoteknoloji uygulamaları aldığında, farklı sektörlerde yüzde 10 ile 20 arasında değişen verimlilik artışları gerçekleşmiş. Yanısıra, CO2 emisyonlarında yüzde 20- 40 arası değişen azalmalar görülmüş.
TOBB biyoteknoloji sektör meclisi
TÜRKİYE’deki mevcut biyoteknoloji ekosistemindeki en temel problemlerden biri aktörlerin birbirleriyle etkileşimini sağlamak olarak saptanmış. Bu eksiği tamamlamak ve ortak bir dil geliştirmek amacıyla TOBB’da Biyoteknoloji Sektör Meclisi kurulmuş. İlaçtan plastiğe, tarımdan gıdaya farklı sektörlerden biyoteknoloji ile ilişkili yerli-yabancı şirketler bir araya getirilmiş. Amaç; ortak dil geliştirmek ve politika diyalogu sürecini etkin yürütmek. İlgili yasal düzenlemeler, teşvik mekanizmaları gibi süreçlerde kamuya sağlanacak politika desteği ve stratejiler için gerekli analitik çalışmaları Sektör Meclisi TEPAV ile birlikte yürütecek. Gelişmelerin doğru yönlendirilmesi ve fırsata dönüştürülebilmesi için ortak bir özel sektör platformuna olan ihtiyaç böylece karşılanacak. Biyoteknolojinin Türkiye’de yayılması için mekanizmalar tasarlanacak, mevcut araçları kullanılabilir hale getirmek için biyoteknoloji tanım ve etkisinden başlayarak çalışmalar ve aktiviteler yürütülecek.
HÜRRİYET Erdal SAĞLAM 22.06.2015