Bu sütundaki yazıların ana fikri olan “inovasyon için bilişim, katma değer için inovasyon” formülünü destekleyen yabancı veriler sürekli yenileniyor. Bilgi toplumunun tanımı zaten, verisini ölçebilen, bundan bilgi çıkartan, bu bilgiyi yenilikçilikte kullanan, bilgiyi paraya ve katma değere dönüştüren, bilgisini hep yenileyen toplum demek.
Bu niteliklere sahip İngiltere’de ölçümler, hesaplar düzenli yapılıyor. Ülkemizde şimdilik sadece hayalini kurduğumuz bu işlere kuş bakışı bir nazar atalım:
İngiltere’de hükümetin finansal desteğiyle kurulan Tech City UK adlı kurum, sadece Londra’nın en merkezindeki teknoloji-bilişim şirket sayısının 3 bini aştığını, 250 binden fazla istihdam sağladığını açıkladı. Bu yılın ilk çeyreğinde sadece Londra’daki bilişim sektörüne 459 milyon sterlin (711 milyon USD) girişim sermayesi yatırıldı. Bu miktar, 2014 yılının aynı dönemine göre yüzde 66 daha fazla.
Londra dışındaki yerlerde ise 47 bin bilişim şirketi, 1.4 milyon kişiye istihdam sağlıyor. İngiltere ve Avrupa için büyük olan bu rakamlar, New York’ta üslenen bilişim sektörü için çerez: 2013’te oraya yatırılan girişim sermayesi 2.9 milyar USD, 2014’te 4.5 milyar USD. Amerika’da her şey büyük…
Bu öyküde iki damar var: Birincisi, bütün bu faaliyetlerin ölçülebilmesi. Şirket tanımı, şirket sayısı, çalışan sayısı, giren sermaye, çıkan katma değer gibi… İkincisi, bu faaliyetlerin, bu şehirlere daha çok girişimci, yatırımcı çekmek amacıyla şehrin bir cazibe unsuru olarak iletişiminin yapılması. Vurdumduymazlık yok bu şehirlerin yönetiminde. Örneğin bugün, Londra Teknoloji Haftası başlıyor. Bu, benzer etkinliklerden sadece bir tanesi. Önemli bir tanesi, ama koca bir yıl sadece bu hafta ile sınırlı değil.
Silikon Vadisi’nden sonra ikinci cazibe merkezine dönüşen New York’ta ise 53 bin kişi bilişim sektöründe çalışıyor. 2003- 13 arasında şehrin çektiği girişim sermayesi % 240 arttı. Sektörde çalışan sayısı yılda % 26 hızla artıyor. Bu sayede NYC, Economist’in 2013 Küresel Rekabetçi Şehirler Endeksi’nde 1’inci sırada, İstanbul 70’inci sırada.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanlığı’nı 10’uncu yılında yakında bırakan Tayfun Acacer’in haklı bir saptaması vardı: “Bilişim vadisinin illa iki tepe arasında bir vadi olması gerekmiyor. Şehir merkezinde iki kule de bu iş için uygun olabilir. Buradan başlayarak vakit kaybetmememiz gerekiyor. Bu sektörde zaman çok dar.” (11.05.12)
Elbette bilişim “vadileri” gerekli ve önemli. Ama yaratıcı zihinleri, şehir dışı yerlerde çalışmaya ikna etmek zor. Şehirler ve hatta merkezleri, bu kişiler için daha cazip. Yukardaki Londra, NYC örnekleri tekil değil: Paris, Berlin, Stockholm, Barcelona, Amsterdam da var.
Ülkemizde yaratıcı zihinlerin kümelendiği İstanbul ve Ankara’da bu enerjiyi bilişimle ürüne dönüştürmek amacıyla ortam, yatırımcılarla buluşma, ilişki fırsatı (networking) finansal destek gibi farklı hizmetler sağlayan girişimler var (ODTÜ Atom, Etohum, Girişim Fabrikası gibi). Bazı üniversitelerde (Bilkent, Koç, Bahçeşehir, Bilgi, Hacettepe) kuluçka merkezleri kuruldu. Bazısı, girişimcilere destek sağladı (Sabancı İnovent, İTÜ ARI, Boğaziçi). Endeavor gibi yabancı kaynaklı Türk girişimler var. KOSGEB ve teknokentler, girişimciye kolaylıklar sağlıyor… Gedik Yatırım, Murat Vargı Holding ve Netmarble tarafından yeni kurulan StartersHUB ise çalışma ve ilişki kurma ortamı, teknik bilgi desteği, finansal fonlamayı bir arada sağlayan yenilikçi bir girişim olarak fikri olan gençlere kapısını bin metrekare bir alanda İstanbul’da açtı. Burada 40 kadar startup çalışabilecek.
DÜNYA Edip Emil ÖYMEN 15.06.2015