Bilim ve teknolojiye yön veren kadınlar

0

İşte bilim insanları arasında, 2015’teki çalışmalarıyla en çok öne çıkan 7 kadın.

2015’ün sonuna doğru geliyoruz. Artık 2016’ya çok az zaman kaldı. Genel olarak hem bilim hem de teknoloji anlamında son derece yenilikçi gelişmelerin yaşandığı bu senede, kendi kendine öğrenebilen robotlardan, gen düzenlemelerine birçok çalışmaya kadınlar da yön verdi.  

 

STEFANIE TELLEX

Brown Üniversitesi

 

Bu senenin en ilgi çekici ve enteresan teknolojik gelişmelerinden birisi Baxter’dı; bir robot. Baxter, şimdiye kadar rastladıklarımızın çok ötesinde bir öğrenme kapasitesiyle tanıdık olmayan objeleri seçmeyi, hakkında ön bilgi sahibi olmadığı çevresel koşullarda kamera ve kızılötesi sensörler yardımıyla sorunsuz biçimde dolaşmayı ve farklı açılardan belirli olayları analiz edebilmeyi başarmıştı. Tabii bu, bazı denemeleri saatler alan, hatta defalarca tekrarlanan sürecin bir parçası. Baxter herhangi bir şey öğrendiğinde yön bulmasına ve karar almasına yardımcı olan sensörleri sayesinde bunu işleyebiliyor ve iletişim kurduğu diğer robotlara, uygun formatta bilgi aktararak onların da bunu “öğrenmesini” sağlıyor.

Brown Üniversitesi’nde Bilgisayar Bilimi Departmanı’nda yardımcı profesör olan Stefanie Tellex tarafından tasarlanan Baxter, 2015’in en dikkat çekici teknolojik gelişmelerinden bazılarının ana konusu. Yaratıcısı Tellex’in önümüzdeki seneler için hedefi “doğal ve günlük dili kullanarak, insanlarla benzersiz şekilde iletişim kurabilen robotlar yaratmak.”

 Açıklama: Stefanie Tellex

Ünlü bir Amerikan dergisine yönetmen veren bilim insanı, “20 yıl içinde her evde, ev işlerine yardım eden, temizlik yapan, sofrayı kuran, bulaşık yıkayan hatta yemek yapan bir asistan robot olacak. Bu öngörüyü gerçekleştirebilmek için, robotların insanlarla etkileşime girmesinin önündeki sınırların kaldırılması ve işbirliğine yönelik çalışmanın sağlanması elzem” demiş. İfadesine “Makineler daha da güçlenip, otonom hale geldikçe; insanların onlara ne yapmaları gerektiğini söylemesine müsaade eden bir protokol geliştirmek şart. Ben, bir robotun öğrenebilmesini, algılayabilmesini ve çevresel şartlara göre objeleri hareket ettirebilmesini sağlamaya çalışıyorum. Bu insan – makine işbirliği için en önemli gereksinim” sözleriyle devam ederek, ünlü distopik yapay zeka Skynet’in adımlarını attığını göstermiş.

Tellex’a göre forklift’ler, mini helikopterler, drone’lar vb makineler için kendi kendini programlama, komut takip edip uygulama, öğrenme ve geri besleme gibi özellikler çok yakın gelecekte günlük hayatımıza girecek. Kendisinin bu alanda son derece ilgi çekici çalışmaları bulunuyor.

Açıklama: Melissa Little

MELISSA LITTLE

Kidney Araştırma Laboratuarı

 

Avustralya, Melbourne’daki Kidney (Böbrek) Araştırma Laboratuarı’nın şefi olan Melissa Little, kök hücrelerden mini-böbrekler yaratılmasına olanak sağlayan teknolojiyle 2015’e damga vurdu. Bu böbrekler, daha önceki girişimlerdeki seleflerinin aksine bir böbrekte bulunan tüm hücre tiplerini barındırıyor ve böbreğin iki temel işlevini yerine getirebiliyor; sıvı dengesini sağlama ve kan süzme.

Little, bu proje üzerinde çalışan takımın başında yer alarak, çok büyük bir başarıya imza attı. Fakat böbrek nakli bekleyen hastalara umut vermek için henüz biraz erken. Mini-böbrekler şimdilik insana nakil edilemiyor; sadece hastalık modellemesi ve hücre terapisi için, canlı deneyler uygulamak için kullanılacaklar. Çalışma ortamına çok büyük bir katkı sağlayacak bu yapay böbrekler, çeşitli ilaçların böbrek üzerindeki etkisini test etmek, hatta böbrek hastalıklarının tedavisi için tasarlanan ilaçların etkisini ölçmek için de kullanılacak.

Little’ın konuyla ilgili açıklamaları şöyle: “Mini-böbrek gerçekten çok karmaşık bir yapı ve daha önceki girişimlerin aksine, gerçek bir organa her zamankinden daha çok benziyor. İlaç testleri için son derece önemli. Aynı zamanda hücre terapisi ve biyo-mühendislik için de çok büyük kapılar açıyor. Bu, organ iflası yaşayan hastaların nakilsiz olarak tedavi edilebilmesi için çok büyük bir fırsat yaratabilir.”

Açıklama: Jennifer Doudna

 

JENNIFER DOUDNA

Jennifer Doudna, CRISPR olarak özetleyebileceğimiz bir tekniğin ilk adaptasyonlarından birini icat eden ve yakın zamanda “Breakthrough Prize in Life Sciences” ödülü dalında 3 milyon dolarlık ödülü kazanan, önemli bilim insanlarından biri. Şimdiye kadar Doudna’nın keşfi HIV virüsünün insan hücresindeki gelişiminin engellenmesinde, körlüğe sebep olan bir mutasyonun tersine çevrilmesinde ve belirli durumlarda kanserli hücrelerin çoğalmasının engellenmesinde kullanıldı. Açılımı “Clustered regularly interspaced short palindromic repeats” olan CRISPR, bu sene tüm önemli bilim / teknoloji yayınlarının manşetlerindeydi. Gen düzenlemeye yardımcı olan bu teknoloji, “oyun değiştirici” olma özelliğiyle biyotıp alanında çığır açtı. New York Times tarafından “kanaat önderi” olarak adlandırılan Doudna, 2015’in en önemli bilim insanlarından birisiydi.

Bugüne kadar yer alan tüm teknik ve teknolojilerden çok daha net, kolay ve kesin biçimde gen özelliklerini düzenlemeyi sağlayan CRISPR teknolojisiyle bilim insanları, bir DNA dizilimini gametlerde bulunan kromozomların arasına tabir-i caizse kesip, yapıştırabiliyorlar. Cas-9 enzimlerini, keskin bir mühendislikle dönüştürerek, belirli hücrelerdeki DNA özelliğine müdahale imkanı veren teknoloji, onları tamir edebiliyor ya da tamamen o bölgeden çıkarıyor. Şimdilik yapılan çalışmalarda, insan hücrelerindeki HIV virüsünü, körlüğe neden olan bir mutasyonu ve kanser hücrelerinin çoğalmasını engelleyen CRISPR, henüz tedavi bekleyen gerçek insanlar üzerinde kullanılmadı. Çok yakında, insanlardan önce bitki ve meyvelerde virüs oluşumunu engellemesi için CRISPR’ın biyo-mühendisler tarafından kullanılmaya başlaması öngörülüyor.

Doudna’nın temellerini attığı bu teknik tam kapasite ile kullanılırsa önümüzdeki 20 yıl içinde organ yetmezliğine, doğuştan gelen mutasyonlara, AIDS’e hatta kansere de çare bulunabilir.

Açıklama: Maria Pereira

MARIA PEREIRA

Gecko Biyomedikal

 

Doğuştan gelen kalp hastalıkları çocuklarda inanılmaz derecede yaygın. Örneğin İngiltere’de 1000 doğumdan 8’inde bu durum gözlenebiliyor. Çocukların kalbi çok küçük olduğu için, organ dokusuna dikiş atmak çok tehlikeli olabiliyor. Bu tarz ameliyatların zaten zayıf olan organa daha fazla zarar verme riski var. İşte bu noktada Maria Pereria’nın çalışmaları devreye giriyor.

Gecko Biomedikal’in çalışmalarının başında bulunan Pereira, kalp gibi zorlu bir organın doğal ortamında tutunabilecek, dikişlerin yerine geçecek ve klasik kalp ameliyatından daha hafif bir operasyonla uygulanabilecek özel bir yapıştırıcı geliştirdi.

Bu “süper yapıştırıcı” tüm kriterleri yerine getiriyor; biyo-geri-dönüşümlü, biyolojik açıdan uyumlu, elastik ve insan dokusu gibi dinamik ve yumuşak. Böylece vücuttaki herhangi bir yırtıkla son derece uyumlu bir şekilde birleşme sağlayabiliyor. Yapıştırıcının etkisini gösterebilmesi için üzerine UV ışığın tutulması gerekiyor; bu da cerrahların ameliyat üzerinde tamamen kontrol sağlayabilmesi demek. Dolayısı ile kalpteki delikler eskisine oranla son derece etkin bir şekilde kapatılabiliyor. Bu tekniğin 2017’den itibaren dünyanın her yerinde kullanılmaya başlaması bekleniyor.

Açıklama: Cori Bargmann

CORI BARGMANN

Rockefeller Üniversitesi

 

Alzheimer ve Otizm gibi nörolojik durumların gözlemlenmesi ve tedavisi üzerine çalışmalar yapan Cori Bargmann, nöron ve genlerin alışkanlıklar, öğrenme kabiliyeti, davranışlar ve hafıza üzerindeki etkilerini araştırıyor. Yapılan genetik müdahalelerin memeli ve omurgasız hayvan davranışlarında değişikliğe sebep olduğunu keşfeden Bargmann, örnek olarak erkek solucanların çiftleşme seremonilerini değiştiren bir deney yapmış. Kurucusu olduğu “Brain Research Advancing Innovative Neurotechnologies Initiative” bünyesinde beyin fonksiyonları ve davranış ilişkisi üzerinde çalışmalar yürüten bilim insanı, aynı zamanda Rockefeller Üniversitesi’ndeki laboratuarında sinirsel ağ ve davranış üzerinde araştırma yapıyor.

Açıklama: cynthia kenyon

CYNTHIA KENYON
Calico Yaşlanma Enstitüsü

 

1993’te kancalıkurtlardaki tek bir genin düzenlenmesi ile ömürlerinin iki katına çıkabildiğini keşfeden Cynthia Kenyon, deyim yerindeyse kendini yaşlanmayı engelleyecek çalışmalara adadı. Temel hedefi, insan ömrünü ortalama 100 yıla çıkarmak ve yaşlanmanın neden olduğu organ yetmezliği, hafıza kaybı, bunama, cilt kırışıklıkları, kemik erimesi gibi pek çok probleme çözüm bulmaya çalışmak. 2015’te Google’ın Venture ağına katılan Kenyon, bu yıl yaşlanmayı yavaşlatacak ve yıkıcı etkilerini azaltacak pek çok araştırmada başarı sağladıklarını açıklamıştı.

 Açıklama: Elizabeth Holmes

ELIZABETH HOLMES

Theranos

 

Amerika Birleşik Devletleri’nin kendi başarısıyla dev bir servet elde eden en genç kadınlarından olan Elizabeth Holmes, ekonomik alanda açtığı çığırı bilim ve teknoloji dünyasında da tekrarladı. Şirketi Theranos’u kurmak için Stanford’taki eğitimini yarıda bırakan Holmes, keşfettiği teknikle kan testlerini yepyeni bir seviyeye taşıdı. Eskiden, bir çok test uygulayabilmek için en az bir şişe kan alınması gerekiyordu. Holmes ve araştırmaları sayesinde, iğne ucunun neden olduğu küçücük bir kan damlası bile tüm bu testleri uygulamak için yeterli geliyor. Kan testini daha hızlı, güvenli, pratik ve etkin hale getiren Theranos’un bu projesi 400 milyon dolar yatırım almayı başardı.

 

CNNTÜRK 26.12.2015

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here